21 Mayıs 2019 Salı

Fransız Devrimi Ve Osmanlıya Etkileri


FRANSIZ DEVRİMİ VE OSMANLIYA ETKİLERİ

                                                                                  
                                                                                                 İrem Nur Kınay
                                                   Şehit Adil Büyükcengiz AİHL 11-A No:52 Yıl: 2018

GİRİŞ

 “Devletler de tıpkı insanlar gibi doğar, büyür, yaşlanır ve ölürler.” / İbn-i Haldun’un [1]bu sözünden yola çıkarak Osmanlı Devleti’nin ölümünde diğer dünya ülkelerinin nasıl rol oynadığını inceleyeceğiz. Asıl konumuz Avrupa yeni devrimler ile gelişirken Osmanlı bu yeniliklere ayak uydurup gelişen dünya ülkeleri arasında olabiliyor mu? Bu çalışma Osmanlının son döneminde yazılmış olsa belki bu sorunun cevabını bilemezdik ama şu an 21. Yüzyıl da olduğumuza göre kesin bir cevap ile Osmanlı devrimlerden olumsuz etkilendi ve ölümü gerçekleşti diyebiliyoruz. Güçlü bir devlet olan Osmanlı Avrupa’nın karanlık çağından [2]uzak dönemin tıp, bilim, sanat, mimari gibi alanlarında gelişmiş bir konumdadır. Peki nasıl oldu da Osmanlı bu kadar güçlüyken ve karşısında kendisinden siyasi ve ekonomi dahil olmak üzere bütün alanlarda geri kalmış Devletlere yenik düştü. Osmanlının ölümünde etkili olan devrimleri inceleyerek iç ve dış güçlerin bağıntılarından yola çıkacağız. Bu çalışma Karanlık Çağın Osmanlıyı nasıl etkilediğini incelemiş tespitlerini kaynaklar vasıtası ile gerçekleştirmiş ve analizlerini objektif, dönemin şartlarını göz önünde bulundurarak yapmıştır.

1)      FRANSIZ DEVRİMİ (İHTİLALİ):

Fransız devrimini incelemek için önce devrimin sebeplerini ayrı ayrı tespit ederek devrimin ilk önce Fransa ve komşu ülkelerini nasıl etkilediğini ardından Osmanlıyı nasıl etkilediğini bilmek gerekir. Fransız Devrimi dünya çapında 10 yıllık hızlı bir değişime sebep olmuştur. 1789-1799 yılları arasında birçok siyasi karışıklık ve insan ölümleri meydana gelmiştir. Halk ve devlet arasında büyük anlaşmazlıklar çıkmış ve tüm dünyayı etkileyen değişimler birbiri ardınca tarih sahnesinde boy göstermiştir. Halk toplumda din adamlarının ve soylu sınıfın baskısından artık tükenmiş ve buna dayanamayacak hale gelmişti. Din adamları insanların dini duygularını sömürüyor bunu ticarete dökerek zengin şartlara sahip oluyorlardı. Halkın üst sınıflara hıncı giderek artıyordu. Burada halkın refah seviyesinin düşük olduğunu görüyoruz. Üstelik soyluların ve devlet adamlarının vergi vermeme devletteki önemli yerlere ve görevlere sahip olma gibi ayrıcalıkları vardı.





Fransız Devriminin bir başka sebebi olan aydınlanma düşüncesi [3]17. Yüzyıldan itibaren akıl ve bilim ile öne çıkıyordu. Fransa'da daha çok siyaset üzerinde etkisi oldu. Dönemin etkili düşünürleri bazı fikirler ortaya koydular. Bu fikirler Kral’ın yetkilerinin sınırlandırılmaya başvurulması, kanunların şartlar ve kişilerin fikirleri doğrultusunda değişikliği uğramaması, halkın egemenliği ve üstünlüğü, eşitlik, insan hakları, kadın hakları ve özgürlük gibi başlıca herkesin sahip olması gereken temel hususlardı. Bu fikri kabullenmek halk için hiç de zor olmadı. Eğitimli olarak adlandırabileceğimiz kesim ise entelektüel kişilikleri ile devrimin getirdiği düşünceleri çabucak kabullendiler.
Halkın eğitimli kesiminin bu fikirleri benimsemesinin diğer bir nedeni ise 1600’lü yılların sonunda yani neredeyse 100 yıl önce İngiltere’nin bu fikirleri çoktan ülkenin mutlak düzeni haline getirerek monarşi[4] Rejimine geçmişti. ABD’de ise 1776 yılında krallığın olmadığı demokratik bir cumhuriyet rejimi kurulmuştu. Fransa'da ki aydın kesim bu ülkelere gıpta ediyor ve onlara sürekli olarak saygı duyuyorlardı. Bunların hepsi yüksek sesle söylense de din adamları ve soylu kesim halkın tüm bu itirazlarını geri çeviriyor bunlarda köklü herhangi bir değişim yapılmasında engel oluyordu.

Devrimden önce Fransa'da ekonomik kriz yaşandı gıda fiyatları yükseldi. Halkın memnuniyetsizliği de giderek artıyordu. Burada artık ihtilalin başlangıcının ilk adımını atmasını sağlayan dönemin parlamentosu devreye giriyor. Edatsa Généraux [5]olarak bilinen Türkçe manası Genel Meclis olan Parlamento yüzyılı aşkın süredir toplanmıyor sadece adı biliniyordu.  Edatsa Généraux ‘un toplanma sebepleri ise tükenen devlet hazinesini tekrar eski haline getirmek istediler fakat bir sorun vardı bunu yapabilmek için vergilerin arttırılması gerekiyordu oysa bu meclisin üyeleri halktan gelen yöneticileri ve bu yola başvurmak istemediler durumun vahimliği ile karşı karşıya kalınca yeni bir anayasa çıkarmaya karar verdiler Kral ilk aşamada izin vermese bile mecliste Din adamlarını temsil eden üyelerinde halka destek vermesiyle Kral geri adım atmak zorunda kaldı.

 Bu gelişmeler ile artık gerçek bir meclise sahip olan Fransız halkı meclisin anayasa çıkarmasını bekleyecekti. Kral 16. Lui [6]durumu kontrol altına almak için askeri önlemler almaya başladı. Ancak bu durum Paris halkında büyük bir öfke uyandırdı. Halk topyekûn Paris’te hapishane olarak kullanılan Bastille Kalesine[7] saldırdılar. Bu olaylardan sonra kontrol Kralın elinden geçti. Millet Meclisi hızlı bir biçimde rejimi değiştirecek adımlar atmaya başlamıştı. İnsan ve Vatandaş Hakları Bildirgesi ilan edildi.  Soylular ve din adamları sınıflarının tüm ayrıcalıkları kaldırıldı. 1791 yılında Anayasa ilan edildi ve Fransa meşruti monarşi haline geldi. Bu bildirgenin maddeleri şu şekildeydi:
·         İnsanlar, haklar yönünden özgür ve eşit doğarlar ve yaşarlar. Sosyal farklılıklar ancak ortak yarara dayanabilir.

·         Her siyasal toplumun amacı, insanın doğal ve zamanaşımı ile kaybedilmeyen haklarını korumaktır. Bu haklar; özgürlük, mülkiyet, güvenlik ve baskıya karşı direnmedir.


·         Egemenliğin özü esas olarak ulustadır. Hiçbir kuruluş, hiçbir kimse açıkça ulustan kaynaklanmayan bir iktidarı kullanamaz.

·         Özgürlük, başkasına zarar vermeyecek her şeyi yapabilmektir. Böylece her insanın doğal haklarının kullanımı, toplumun diğer üyelerinin aynı haklardan yararlanmalarını sağlayan sınırlarla belirlidir. Bu sınırlar ise ancak yasa ile belirlenebilir.

·         Yasa ancak toplum için zararlı fiilleri yasaklayabilir. Yasanın yasaklamadığı bir şey engellenemez ve hiç kimse yasanın emretmediği bir şeyi yapmaya zorlanamaz.

·         Yasa, genel iradenin ifadesidir. Tüm yurttaşların, bizzat ya da temsilcileri aracılığı ile yasanın yapılmasına katılma hakları vardır. Yasa ister koruyucu, ister cezalandırıcı olsun herkes için aynıdır. Tüm yurttaşlar yasa önünde eşit olduklarından, yeteneklerine göre her türlü kamu görevi, rütbe ve mevkiine eşit olarak kabul edilirler, bu konuda yurttaşlar arasında erdem ve yeteneklerinden başka bir ayırım gözetilmez.

·         Bir kimse, ancak yasanın belirlediği hallerde ve yasanın öngördüğü şekillere uyularak suçlanabilir, yakalanabilir ve tutuklanabilir. Keyfi emirler verilmesini isteyenler, keyfi emirler verenler, bunları uygulayanlar ya da uygulatanlar cezalandırılır. Ancak yasaya uygun olarak yakalanan, yasaya uymaya çağrılan her yurttaş anında itaat etmelidir, direnirse suçlu olur.

·         Her insan suçlu olduğuna karar verilinceye kadar masum sayılacağından, tutuklanmasının zorunlu olduğuna karar verildiğinde, yakalanması için zorunlu olmayan her türlü sert davranış yasa tarafından ağır biçimde cezalandırılmalıdır.


·         Hiç kimse inançları nedeniyle, bunlar dini nitelikteki inançlar olsa bile, tedirgin edilmemelidir; meğer ki, bu inançların açıklanması, yasayla kurulan kamu düzenini bozmuş olsun.

·         Düşüncelerin ve inançların serbest iletimi insanın en değerli haklarındandır. Bu nedenle her yurttaş serbestçe konuşabilir, yazabilir ve yayınlayabilir, ancak bu özgürlüğün yasada belirlenen kötüye kullanılması hallerinden sorumlu olur.

·         İnsan ve yurttaş haklarının güvenliği bir kamu gücünü gerektirir, bu nedenle bu güç herkesin yararı için kurulmuştur, yoksa bu gücün emanet edildiği kişilerin özel çıkarları için değil.

·         Kamu gücünün devamını sağlamak ve idarenin masraflarını karşılamak için herkesin bir vergi vermesi kaçınılmazdır. Vergi tüm yurttaşlar arasından olanakları oranında eşit olarak dağıtılır.

·         Tüm yurttaşların bizzat ya da temsilcileri aracılığı ile verginin gerekliliğini belirlemeğe, vergilemeyi serbestçe kabul etmeye, vergi gelirlerinin kullanılmasını gözlemeye ve verginin miktarını, matrahını, tahakkuk biçim ve süresini belirlemeye hakkı vardır.

·         Toplumun tüm kamu görevlilerinden, görevleriyle ilgili olarak hesap sormak hakkı vardır.

·         Hakların güven altına alınmadığı kuvvetler ayrılığının yapılmadığı bir toplumda Anayasa yoktur.

·         Mülkiyet dokunulmaz ve kutsal bir hak olması nedeniyle, yasa ile belirlenen kamu ihtiyacı açıkça gerekmedikçe ve adil ve peşin bir tazminat ödenmedikçe, kimse bu haktan yoksun bırakılamaz.

Fransa büyük mücadeleler sonucu bildirge ile istediği yönetim şeklini kabul ettirdi.

1)      FRANSIZ DEVRİMİNİN OSMANLIYA ETKİLERİ:


A)      MİLLİYETÇİLİK AKIMININ OSMANLI’YA ETKİSİ:

Fransız ihtilalinin ardından ulus-devletine sahip devletler ortaya çıktı. İlk önce Avrupa'da yayılan bu akım Osmanlı ya hızlı bir şekilde ulaştı çünkü Osmanlı birçok etnik kökeni bir arada yaşatan bir devletti. Ülke içinde bu etnik grupların çatışmaları başladı. Bu durum iç karışıklara neden olduğu için dağılmayı hızlandırdı. İlk önce kendini balkanlarda gösteren milliyetçilik akımı Yunanistan, Sırbistan, Romanya ve Bulgaristan başta olmak üzere birçok toprağını Osmanlıdan ayırdı.

Fransız İhtilalinin meydana getirdiği akımlar 19. Yüzyılın sonlarına doğru Türk aydınlarını da etkiledi. Gerek Avrupa’da öğrenim görürken oradaki milliyetçilik akımlarından etkilenmeleri, gerekse Osmanlı Devleti'nde azınlıkların meydana getirdikleri aynı amaçlı ayaklanmalar Türk aydınlarının önce kültürel nitelikte başlayan ve daha sonra siyasallaşan milliyetçilik anlayışını ortaya çıkardı.

Türkçülük[8] adı altında başlayan bu akım Millî Mücadelede Atatürk tarafından ulusal birlik, beraberlik, vatan ve millet sevgisi anlayışıyla harekete geçirildi. Bağımsızlık kazanıldıktan sonra Atatürk, kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni bir milli devlet haline getirmek için siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda köklü inkılaplar yaptı.

B) DEMOKRATİK FİKİRLERİN OSMANLIYA ETKİLERİ:

Fransız ihtilali ile özgürlük, eşitlik, insan ve kadın hakları, anayasal düzen, laiklik gibi fikirler dünyaya yayılmaya başladı. Osmanlı bir kısmını kendi halkından dolayı bir kısmını ise dış güçlerin baskılarıyla kabullenmek zorunda kaldı. Ortalama 600 yıllık yönetim hayatı boyunca adaletsizlikler ya da insanlara zulüm gibi özgürlüğü, kişilerin yaşam haklarını ihlal eden şeyler olmadığı halde Osmanlı kendi adalet ve İslam'ın yönettiği kuralları bırakarak batının anayasal düzenlemelerini kabul etti. Aslında kabul etmek zorunda kaldı. Bunu yapmaması demek keskin ve yanlış bir eleştiri olacaktır. Çünkü dönemin şartlarında yenilik yapmak zorunda kalmıştı halk Batıya gıpta ediyor edebiyatını, mimarisini bir an önce benimsemek istiyorlardı konaklardan apartmanlara geçişler başlamıştı. Ancak şimdi yabancıların gözünden Osmanlının sosyal hayattaki düzenine göz atacağız.
Fransız müellif Motray, 1700′lerdeki Osmanlı Müslümanlarının harama karşı duyarlılığını şöyle anlatıyor:
“Türk dükkânlarında hiçbir zaman tek meteliğim kaybolmamıştır. Ne zaman bir şey unutsam, hiç tanımadığım dükkâncılar arkamdan adam koşturmuşlar, hatta birkaç kere Beyoğlu’ndaki ikametgâhıma kadar gelmişlerdir.”

Fransız generallerden Comte de Bonneval ise, ecdadımızın doğru ve dürüstlüğüne ithaf en şu hükmü veriyor:
“Haksızlık, murabahacılık,[9] inhisarcılık [10]ve hırsızlık gibi suçlar, Türkler arasında meçhuldür… Öyle bir dürüstlük gösterirler ki, insan çok defa Türklerin doğruluklarına hayran kalır.”

 Meşhur Fransız edibi Pierre Loti de şöyle der:
“Dünyanın hiçbir evinde, bir erkek hanımına bu derece saygılı ve hayran olamaz! Bu gerçeğin sırrı, Türk evinin, kadını tarafından hazırlanışındadır.  Evin sahibesi olan kadının giyinişi, başındaki örtüden ayaklarında bulunan nefis işlemeli kumaşlı terliklere kadar ahenk içindedir. Kadın evine o kadar düşkün, temizliğine o kadar meraklı, kocasının ev hasretini giderecek öylesine bir zekâ ve eğitime sahiptir ki, evin erkeği akşamüzeri büyük bir hasretle kapıdan girer. Kadının temizliği maddi planda bir çiçek kadar saftır. Bu madde temizliği kadının nefsi tezkiyesi temizliğinden gelir. O kadın içki, kumar ve dış dünyayı bilmez. Kavga gürültü nedir bilmez. Gönlünü Allah'a, kocasına, çocuklarına bağlar. Zihnini fuzuli şeylerden koruduğu için rahat ve huzurludur. Dolayısıyla ahlâklıdır. Böyle olunca yuvasının hürmete şayan, şerefli bir unsuru olur...”  

Ancak tüm bu hoşgörü ve adalet Osmanlının batıya ayak uydurma kararına engel olmadı 1839 yılında Tanzimat Fermanıyla kendini göstermeye başladı. Tanzimat fermanı ilk kez bazı kavramları içermesiyle Osmanlı halkında büyük ilgi uyandırdı. Can ve mal güvencesi, özel mülkiyetin dokunulmazlığı, herhangi bir suçun yargılama olmadan ağır cezaların verilmemesi gibi kimi Osmanlıda olan kimi de olması dahilinde Osmanlının düzeninin bozulmasına sebep olan maddeler içeriyordu.

19. Yüzyılın ortalarında çıkan genç Osmanlılar hareketinde Fransız ihtilalinin etkileri görünüyordu. Aydınlar arasında demokratik fikirlerin gelişmesi ve bazı dış etmenler sonucunda 1876 yılında ilk Osmanlı anayasası yani Kanun-i Esasi[11] yapılarak meşruti monarşi yönetim şekline geçildi.

 İlk Osmanlı meclisi olan Meclis-i Mebussan toplanmıştır. 1878 yılında Anayasa Sultan II. Abdülhamit tarafından askıya alınmıştır. Bu dönemde ortaya çıkan Jön Türk hareketiyle yeni fikirler aydın kesim içinde yayıldı. 1908'de anayasa yeniden yürürlüğe konulmuş ve Meclis-i Mebussan tekrar açılmıştır. Bu dönemde II. Meşrutiyet Çağı denilmiştir.

Fransız ihtilalinin Osmanlı Devleti üzerindeki etkisi II. Meşrutiyet dönemindeki politik söylemde kendini gösterir. Fransız İhtilalinin sloganı olan” Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik” ifadesini bu dönemdeki yayınlarda çokça rastlamaktayız.            

SONUÇ:
Tüm bu bilgiler ışığında Osmanlı dönemin gerekliliğinden ötürü Tanzimat fermanıyla değişimi kabul etmiştir. Şu an ki Türkiye koşullarında Amerika ve Avrupa’nın bu kadar rol model alınmasının ilk tohumları 18. Ve 19. Yüzyılın başlarında gerçekleşmeye başladı diyebiliriz. Bu çalışmada gerek kişiler ve gerek devletlere hiçbir suçlama yapılmamıştır.

 Gerekli makale, internet sitesi, video ve kitaplardan alınan bilgiler şahsımın görüşleriyle belirtilmiştir. Günümüzde hala tartışma konusu olan Osmanlının zaman içinde parçalanmasının bir nedeni olarak gördüğüm Fransız devrimi Osmanlıyı belki de en çok yıpratan dış güçlerden biridir. Unutulmaması gereken en önemli çıkarım şudur ki 600 yıllık bir devleti yıpratan batı günümüz Türkiye Cumhuriyeti’ni de aynı hüsrana sürükleyebilir.

Öneri olarak söylenebilecek tavsiye ise tarihin sürekli tekrarlanmasından ötürü geçmişimizi çok iyi bilmeli ve aynı tuzaklara bir daha düşmememiz gerektiğidir. İnsanlık var olduğundan beri başka insanların yaşadıklarından ders çıkarmak günümüzde de Tarih için kesinlikle yapılmalıdır. Bu bizim bulunduğumuz topraklar üstünde kalıcılığımızı arttıracak etkili bir faktördür.
    

KAYNAKÇA:

Kitap:
Eric, Hazan[12]: Fransız Devrimi Tarihi,2015, çev. Nazlı Ceyhan Sümter, Say yayınları.

Michel, Vovelle[13]: Gençler İçin En Güzel Fransız Devrimi,2018, çev. Yonca Aşçı Dalar, Türkiye İş Bankası Yayınları.

Ayferi Göze,[14] Siyasal Düşünceler ve Yönetimler, İstanbul: Beta, 1986. S.564-566.

 Tanilli, Dünyayı Değiştiren On Yıl, s.24-27 ve M. Mathiez, akt. Gaxotte, s.19; ayrıca Gaxotte, s.20 vd.
Makale:
Adadağ, Özgür[15]: Fransız Devriminin Evrenselliği, Muh.Düş,2007.

Mardin, Şerif[16]: Fransız Devriminin Osmanlı İmparatorluğu Üzerindeki Etkisi,1989.

DERGİ:
Bilim ve Gelecek, Büyük Fransız Devrimi, 89. Sayı

İnternet:

(Erişim tarihi 19.12.2018, 20:42)

https://www.academia.edu/ (Erişim tarihi 19.12.2018, 19.27)






[1] Ebu Zeyd Abdurrahman bin Muhammed bin Haldun el Hadramî veya tanınan kısa adıyla İbn-i Haldun, modern historiyografinin, sosyolojinin ve iktisatın öncülerinden kabul edilen 14. yüzyıl düşünürü, devlet adamı ve tarihçisi. Köklü bir aileden geldiği için iyi bir eğitim aldı.
[2] Karanlık Çağ, geleneksel olarak Orta Çağ'a atıfta bulunan ve Batı Roma İmparatorluğu'nun çöküşünden sonra Batı Avrupa'da demografik, kültürel ve ekonomik bir bozulmanın meydana geldiğini öne süren tarih dönemselleştirmesidir.
[3] Avrupa 'da düşünce alanında en köklü değişimlerin yaşandığı dönem XVIII. yüzyıldır. Buyurucu ve değişmez kurallar ortaya koyan dinsel inanışlara ve bunlardan kaynaklanan skolastik (dogmatik) düşünceye karşı; aklın, deneyimlerin, kuşku ve araştırmaların ön plana çıkarılmasıdır.
 Siyasal gücün bir tek kişinin elinde bulunduğu ve yönetimin genellikle kalıt yoluyla aile bireylerine geçtiği devlet biçimi.
[5] États généraux yani Genel Meclis Fransa'da Fransız Devrimi'nden önceki dönemde görev yapmış bir parlamentoydu. 
[6] XVI. Louis, 1775-1792 yılları arasında Fransa kralıdır ve Marie Antoinette'nin kocasıdır. Louis Capet olarak da bilinir. 21 Ocak 1793 tarihinde giyotinle idam edilmiştir. Louis saltanatının ilk bölümünde Aydınlanma idealleri doğrultusunda Fransa'da yaptığı reformlarla damga vurmuştur. 
[7] Bastille resmi olarak Bastille Saint-Antoine —Number 232, Rue Saint-Antoine— olarak bilinen Paris'teki hapishane. Fransız Devriminin başladığı nokta olarak bilinir. 18 yüzyıl sonlarında hapishane taşları yerinden sökülerek yıkılmıştır. Bu taşlar daha sonra Concorde Köprüsü yapımında kullanılmıştır.
[8] Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarında, Osmanlılık ve İslamcılık akımları karşısında, Avrupa’daki ulusçu akımların da etkisiyle, yeryüzündeki bütün Türkleri tek bir yurt ve tek bir bayrak altında birleştirmeyi amaçlayan akım, Turancılık.
[9] Bir malı aşırı kârla satma işi.

[10]Bir şeye)tek başına sahip olma.

[11]1876 yılında yapılan Osmanlı imparatorluğunun ilk anayasasıdır. Sultan ikinci Abdülhamit bu anayasayı 93 harbi yenilgisinden sonra yürürlükten kaldırmıştır.
[12] Cerrah, yazar, çevirmen ve yayıncıdır.
[13] Fransız tarihçi.
[14] Profesör Doktor , Yazar.
[15] Galatasaray Üniversitesinde Doçent Doktor.
[16] Türk sosyolog ve siyaset bilimcisi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder