8 Ekim 2019 Salı

Sanayi İnkılabının Osmanlıya Etkileri Ve Osmanlı'da Ekonomik Hayat

SANAYİ İNKILABININ OSMANLI’YA ETKİLERİ VE OSMANLI'DA EKONOMİK HAYATI

Zeynep Kuzucu / 11-A / ŞABKAL

Sanayi inkılabı Osmanlıya olumlu etkileri olduğu gibi çoğunlukla olumsuz etkisi öngörülmüştür. Osmanlının yapısında birtakım değişikliklere neden olmuştur. Bu değişiklikler Osmanlı’nın çöküşünde önemli rol oynamıştır. Bana kalırsa eğer sanayi inkılabı devrimi yapılmasaydı Osmanlı belki hala hâkimiyetini sürdürebilecek bir devlet olarak günümüze ulaşabilirdi. Osmanlı bu dönemden sağ salim çıkamamış çok derin darbeler almıştır.

Sanayi inkılabı, reform ve Rönesans hareketleri neticesinde Avrupa’da meydana gelen icatlar, buluşlar, bilimsel ve teknik gelişmeler sonucunda; endüstri alanında yapılan yenilik hamlesine denir. Sanayi inkılabında öne sürülen ve gerçekleştirilen düşünce kol gücünden, makine gücüne geçmektir. James Watt aracılığıyla buhar makinesi bulunmuş fabrikalaşmanın temeli atılmıştır. Fabrikalaşmanın sonucunda işçi açıkları çıkmış sömürgecilik faaliyetlerine başlanmıştır. Ucuz yoldan bu işi halletmek için öncelikle Afrika kıtası olmak üzere bu faaliyetler başlamıştır.

  19.yüzyılda Osmanlı Devleti’nin ekonomik dengesi bozulmaya başlamıştır. Avrupa’dan gelen ucuz mallara rekabet arttı fakat bu durum, Osmanlı esnaflarının bertaraf etti. Osmanlı’da ihracatın yerini ithalat almaya başladı. İthalatın artmasıyla küçük atölyeler, el tezgâhları iflas etmiş ve işsizlik oranları artmaya başlamıştır. İşsizlik oranının artmasıyla birlikte yoksulluk, aile içi geçimsizlik ve açlık hız kesmeden görülmeye başlamıştır. İşsiz kalanların sayısındaki artış ülkeyi toplumsal taraftan; iktisadi alandaki zayıflama ise siyasi açıdan çöküşünün hızlanmasına sebebiyet vermiştir.
Osmanlı devleti sanayi inkılabının gelişiyle gelişen bilim ve sanayi bakımından Avrupa’nın gerisinde kalmıştır. Bilim ve sanayinin gelişiyle yeni teknikler kullanılmaya başlanmıştır. Bu durum Osmanlı’yı maddi anlamda çıkmaza sokmuştur. Çünkü halkın işsiz kalması refah seviyesinin düşmesi toplum yapısını sarsmaya başlamış, halkta zelzele olmaya başlamıştır.

 Bu dönemde ailesini geçindiremeyen insanların isyanları ve bazı babaların intihar ettiği vakalara rastlanılmıştır.

Sanayi Devrimi ya da Endüstri Devrimi, Avrupa 'da 18. ve 19. yüzyıllarda yeni buluşların üretime olan etkisini ve buhar gücüyle çalışan makinelerin makineleşmiş endüstriyi doğurması, Avrupa'daki sermaye birikimini artırır. Sanayi Devrimi, ilk olarak Birleşik Krallık 'ta çıktı çıkmış, Batı Avrupa, Kuzey Amerika ve Japonya ' ya sıçramış ve bütün dünyaya yayılmıştır.

1· Sanayileşen Avrupa devletlerinin sömürgecilik yarışına hız vermeleri Osmanlı İmparatorluğu’nu negatif yönde etkiledi. Zira öncesinde verilen kapitülasyonlar yü­zünden devletin, iktisadi olarak Avrupalı devletlerle rekabet girecek hali vakti yoktu.
2· Osmanlı Devleti’nin dış ticaret balansı (dengesi) bozuldu. İthalat artarken, ihracat azaldı.
3· Osmanlı ülkesi 19. asrın ortalarından itibaren Avrupa mallarının istilasına uğradı. Osmanlı coğrafyası Avrupalı devletlerinin pazarı haline geldi.
4· Dışarıdan bol ve uygun fiyatlı sanayi ürünü Osmanlı piyasasına girdi.
5· Düşük fiyatlı Avrupa malları karşısında küçük atölyeler, el tezgâhları rekabet edemeyerek kapanmaya başlaması neticesi işsizlik arttı.
6· Lonca teşkilatı zayıflayarak ortadan kalktı.
7· İşsiz kalanların sayısındaki artış ülkeyi toplumsal taraftan; iktisadi alandaki zayıflama ise, devletin siyasi açıdan çöküşünün hızlanmasına sebebiyet verdi.

Düşük fiyatlı Avrupa malları karşısında küçük atölyeler, el tezgâhları rekabet edemeyerek kapanmaya başlaması neticesi sonucunda işsizlik arttı.Lonca teşkilatı günden güne zayıflayarak ortadan kalktı.

Avrupa devletleri de kapitülasyonlar ve azınlıkları bahane ederek Osmanlının iç işlerine karışmaya başladılar. Bu Osmanlı’nın zayıfladığının en büyük kanıtlarından biri olarak bilinir. Batıda çok büyük gelişmeler yaşanırken Osmanlı devletinde süregelen savaşlar devletin maliyesinde birçok karışıklığı meydana getirmiştir. Vergilerin tahsilinde güvensizlik ve karışıklık, basit bütçe gelirinin yetersizliği, bütün kamu hizmetlerinin karşılanmaması bir taraftan sıkışan ve bu yüzden geçici acil çarelere başvuran hazinesinin telaşı ve şaşkınlığı ülkenin başına önemli dertler açmaktan geri kalmamıştır.

XIX. yüzyıla gelindiğinde Osmanlı Devleti’nin coğrafi durumu ve ekonomik zenginliği, emperyalist Avrupalı büyük devletlerin saldırılarına ve dolayısıyla Osmanlı'yı parçalamaya yönelik politikalar gütmelerine sebep olmuştur. İngiltere'nin Hindistan'a giden yolları kontrol altına alma çabası, Rusya'nın Asya ile Kafkaslara sarkma ve Akdeniz'e çıkma isteği, Osmanlı Devleti'nin iç düzeninin bozulması ve Ortodoksların Ruslar, Katoliklerin Fransızlar tarafından korunması girişimleri, milliyetçi ayaklanmaların desteklenmesi ile birleşince, XIX. yüzyılın en önemli sorunların olan " Şark Meselesi" ortaya çıktı. XIX.    Yüzyılda politik bir terim olarak ifade edilmeye başlanan, zaman ve mekâna bağlı olarak çeşitli görünümde ortaya çıkan ve değişik şekillerde tarif edilen bu meselenin temelinde Avrupa-Türk münasebetleri yatmaktadır[1].1 Uluslararası bir  politik oyunu olan bu meselenin özünü, Osmanlı Devleti'nin hızla dağılması ve bu dağılma sonunda Osmanlı'dan kopan parçaların hangi Avrupa Devleti tarafından yutulacağı meselesi oluşturuyordu[2].2 Bütün XIX.  Yüzyıl boyunca bu dağılmayı kendi çıkarlarına göre biçimlendirmek işini üstlenen ülkeler aralarında hiçbir zaman anlaşamadılar. Avrupalı büyük devletlerarasındaki bu anlaşmazlık ve çıkar çatışmaları Osmanlı'nın ömrünün uzamasında etkili olmuş, Osmanlı bu anlaşmazlıklardan faydalanmış, "denge politikası" uygulayarak yaşamaya çalışmıştır. Bunların sonucu olarak bütün XIX. yüzyıl Osmanlı devletinin çevresinde süregelen oyunların ve toprakları üzerinde yapılan pazarlıkların arttığı bir dönem olmuştur XVIII: yüzyılda başlayan ve daha sonra da devam eden yenileşme çabalarına rağmen Osmanlı Devleti XIX. yüzyılda siyasi bakımdan olduğu gibi ekonomik bakımdan da geri kalmış bir ülke durumundaydı. Temel sanayi kurulamadığı gibi, iyi durumda olan dokuma sanayi bile ülke ihtiyaçları için yeterli üretim kapasitesine ulaşamamıştı. Mevcut sanayi ülkenin tarım ve maden zenginliğini değerlendirmekten çok uzaktı. Üretim büyük ölçüde tarıma dayalı idi. Fakat tarım üretimi son derece düşüktü. Ülkenin tarım ülkesi olmasına rağmen İstanbul gibi büyük şehirlerin çoğu ithal buğdayla besleniyordu.[3] Bütün bunlara rağmen Tanzimat döneminde idari, hukuki ve sosyal reformlarla birlikte ekonomik gelişmeyi sağlayacak teşvik tedbirleri uygulanmaya başladı.
 Tanzimat döneminde tarımı geliştirmek düşüncesiyle, çiftçilerin üretim alanlarını genişletmek, ticari değeri yüksek olan ürünlerin üretimini artırmak için bu ürünlere geçiş vergi muafiyetleri sağlanmış, üretimde modern araç kullanımını yaygınlaştırmak amacıyla yurt dışından getirilecek araç ve gereçlerin gümrüksüz ithal edilmesi gibi politikalar uygulanmıştır. Tanzimat’ın zirai üretimin teşviki amacıyla getirdiği, zirai ürün ticaretinin serbestleştirilmesi, bu konudaki en önemli çalışmadır. Devlet tekelleri ve devlet mubayaaları büyük ölçüde tavsiye edilmiştir.[4] Zirai teşvik tedbirlerinin bir diğer uygulaması da ticari değeri yüksek ürünlerin üretiminin teşvik edilmesi amacıyla pamuk üretiminde zaman öşür muafiyetinin sağlanmasıdır. Yine bu konu da 1850’de zeytinlik yetiştirenlere 25 yıl, yabani zeytin ağaçlarını aşılayanlara 20 yıl vergi muafiyeti getirilmiştir. 1862’de ipek böcekçiliğinin geliştirilmesi için ilk ürün yılından itibaren 3 yıl vergi muafiyeti sağlanmıştır.[5] Teşvik tedbirleri hayvancılık alnında da uygulanmıştır. Örneğin; 1839’da 600 baş merinos cinsi damızlık koyun Edirne’de halka dağıtılırken, 1843’de merinos cinsi koyunlardan 10 yıl süreyle hiçbir vergi alınmaması kararlaştırılmıştır. Bu dönemde zirai kredi alanında da önemli gelişmeler yaşanmıştır. Zirai kredi alanında hem özel kredi piyasasını düzenleyici kurallar getirilmiş hem de devlet tarafından çiftçiye kredi verilmiştir. 1848’de Kütahya pilot bölge seçilerek % 8 faizli kredi dağıtılırken 1851’de bütün iller kapsam içine alınmıştır.[6]Yine bu dönemde Osmanlı hükümeti tarımsal gelişmeyi sağlamak için, arazi ile ilgili hukuk yapısını değiştirmeye başladı. Bu konudaki en önemli düzenleme olan 1858 arazi kanunnamesi, tarımda özel mülkiyeti getiren hukuk yapısına geçişi büyük ölçüde kolaylaştırdı.[7] Uygulanan zirai gelişme politikaları ve daha önemlisi dışarıdan gelen talepler sonucunda bu dönemde önemli gelişmeler sağlanmıştır. Tarımsal üretim üzerinden alınan öşür gelirlerinde de önemli artışlar gözlenmiş ve 1848 ile 1876 yılları arasında genel bütçe gelirlerinin üç katına yükseldiği 28 yıllık dönemde öşür gelirlerinin de 4 katına ulaştığı görülmüştür.[8] Yine uygulanan politikalar sonucunda hububat üretimi 1888-1911 yılları arasında % 51 oranında artarken, tütün üretimi % 191, incir üretimi % 122, fındık üretimi % 217, ipek kozası üretimi % 122 ve Adana bölgesindeki pamuk üretimi % 472 oranında artmıştır. Tarım ürünlerinin ihracat içindeki payı 1889’da % 18, 1907’de % 22’ye ve 1913’de % 27’ye yükselmiştir.[9] Bulmuştur. Fakat Avrupa’da başlayan sanayi inkılabıyla birlikte XVIII. yüzyıl sonlarından itibaren ihraç imkânları azaldığı gibi iç pazarda sadece dokuma değil diğer sanayi sektörlerinde de bazı sorunlar ortaya çıkmaya başlamıştır.
Tanzimat’la [P1]  dönemi ile beraber ülkenin ekonomik kaynakları üzerinde belirli kontrol gücüne ulaşmış olan Tanzimat dönemi yönetimi, bu gücünü kullanarak yapmaya çalıştığı iktisadi gelişme düşüncesi dâhilinde harcamaların çoğunu devlet fabrikaları için ayırmıştır. Devlet fabrikaları kurma çalışmalarının en önemli özelliği askeri ihtiyaçların hem yurt içi üretimle karşılanması hem de yurt dışına gidecek paranın yurt içinde kalması idi. Bu fabrikaların kurulmasının bir başka amacı, ülkenin sanayileşmesine katkı sağlamaktı[10] Bu kuruluşların gelişmesi için bazı teşviklerde uygulanmıştır. Bu desteklerin en önemlisi fabrikaların üretimlerinin devlet tarafından öncelikle satın alınması idi. Bir başka destek 1851 yılından itibaren bu fabrikalar için gerek yurt içinden gerek yurt dışından alınacak makine, araç gereç ve hammaddelerin gümrük ve vergilerden muaf olmalarıydı. Yine bu kuruluşlar ürettikleri malları yurt içinde satmaları halinde herhangi bir vergi ödemeyeceklerdi.[11]1840-1860 döneminde devletin ihtiyacı olan malları üretmek ve satın almak şeklinde uyguladığı bu devletçi sanayi politikası ile ülkeye batı tarzında bazı fabrikalar kazandırıldı ise de iç ve dış bir takım sebepler yüzünden istenilen başarı sağlanamamıştır. Devletçilik ağırlıklı sanayileşme politikasının istenilen sonucu verememesi üzerine 1860’lı yılların başından itibaren sanayii geliştirmek ve korumak için, ithal gümrüğünün artırılması, Islah-ı Sanayi Komisyonu’nun kurulması,  İstanbul Sanayi Mektebi’nin açılması sanayi ürünlerinin kalite, çeşit ve fiyatlarını görmek yanında üreticinin sorunlarını tespit amacı ile İstanbul’da sergi açılması gibi bazı tedbirler alındı [12]Alınan bütün tedbirlere rağmen önemli bir kısmı Tanzimat döneminde olmak üzere açılmış olan 160 kadar sanayi tesisinin çoğu, işletilememiş, bir kısmı sabotaj, deprem ve yangın gibi olaylar sonucu yok olurken, yabancılar tarafından kurularak Osmanlı’ya teslim edilen kuruluşlarda  yeterli bilgi, tecrübe ve insan kaynağı olmadığı için gereği gibi işletilememiştir[13]Dolayı ile sanayileşme konusundaki çalışmalara rağmen istenilen başarı sağlanamamıştır.

Sonuç olarak Osmanlı devleti ne kadar isterse istesin şayet o çağa uyduracak gerek devlet hazinesi gerek devlet makamları bu yeniliklere hazır değilse bu değişime ayak uydurma çabaları büsbütün felakete götürür. Nitekim Osmanlı ’dada hüsrana sebebiyet veren bir değişim olmuştur. Sanayi inkılabı ile birlikte Osmanlının ekonomik ve siyasi çöküşü kaçınılmaz olmuştur.


Kaynakça:

 1.ay, d. (tarih yok). osmanlı devlettinde mali bunalımlar ve nedenleri .
2. http://www.tarihin.com/sanayi-inkilabi/sanayi-ink-nedir.html. (tarih yok).
3.https://www.egitimsistem.com/sanayi-inkilabi-ile-yasanan-degisimi-ve-bu-degisimin-osmanli-devletine-etkileri-60039h.htm. (2018).
4. https://www.egitimsistem.com/sanayi-inkilabinin-osmanli-devleti-uzerindeki-etkileri-60028h.htm. (tarih yok).
5.meydan, s. (tarih yok). osmanlının iflasından ders almak . sözcü.
6.morsvitz. (1978 ankara ). türkiye maliyesi . m.t.kurulu yayınları .
7.nebioğulları, o. (1986). bir imparatorluğun çöküşü ve kapitülasyonlar. t.c. iş bankası kültür yayınları .
8.sayar. (1977). türkiye imparatorluk dönemi maliye olayları .
9.yıldırım, i. (2001). ONDOKUZUNCU YÜZYIL OSMANLI EKONOMİSİ ÜZERİNE. Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 11 Sayı: 2, Sayfa: 313-326,.






[1] 1 Bayram Kodaman, Sultan II. Abdülhamid'in Doğu Anadolu Politikası, İstanbul, 1983, s. 162-163.
[2] 2 Orhan Kurmuş, Emperyalizmin Türkiye'ye Girişi, Ankara, 1982, s. 12.
[3]  İlber Ortaylı, Osmanlı İmparatorluğu'nda Alman Nüfuzu, İstanbul, 1983, s.35
[4]  Tevfik Güran, “Zirai Politika ve Ziraatta Gelişmeler 1839-1876”, 150. Yılında Tanzimat, Ankara,1992,
[5]  Tevfik Güran, Zirai Politika, s. 226.
[6] Tevfik Güran, Zirai Politika., s. 227
[7]  Y. Sezai Tezel, Cumhuriyet Döneminin İktisadi Tarihi, Ankara, 1986, s72-73
[8]  Tevfik Güran, Zirai Politika, s. 233
[9] Y. Sezai Tezel, a.g.e., s. 72.
[10] Tevfik Güran, “Tanzimat Döneminde Devlet Fabrikaları”, !50. Yılında Tanzimat, Ankara,1992, s.235-237.
[11] Tevfik Güran, Tanzimat Döneminde Devlet Fabrikaları, s.238.
[12] Rıfat Önsoy, Tanzimat Dönemi Osmanlı Sanayi ve Sanayileşme Politikası, Ankara, 1988, s.126.
[13] Rıfat Önsoy, Osmanlı Borçları 1854-1914, Ankara, 1999, s.27-28.







 [P1]Tanzimat

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder