OSMANLI
HUKUK SİSTEMİNDE
KADILIK
Nursena
Bayraktepe
Şehit
Adil Büyükcengiz AİHL 11-A No:43
Yıl:2018
GİRİŞ
XIII.-XX. yüzyıllar arasında cihanda
hüküm süren Osmanlı Devletinin gücü herkes tarafından kabul edilmektedir.
Osmanlı Devletinin bu gücüne belirli kavramlar konusunda hassas davranarak
ulaştığını söyleyebiliriz. Bu kavramlardan bir tanesinin "adalet"
kavramı olduğu bilinmektedir. Osmanlılılar daha doğrusu Türkler kurdukları ilk
devletten ve hatta yönettikleri ilk topluluktan itibaren adil bir yönetimi
benimsemişlerdir.
Adalet, hak, hakikat, hukuk
kavramlarının Türkler için önemli olmasının inanışlarından kaynaklandığını
söyleyebilmemiz mümkün. İslam'ı kabul etmeden önce de İslam'a yakın ahlaki
kuralları bulunan Gök Tanrı inancını benimseyen Türklerde hak, hukuk her konuda
önemli yere sahip olmuştu. İslam'ın kabulüyle Bu kavramlara olan bağlılıkları
daha da artmıştır. Çünkü İslam her insana yeryüzünde adaletli olmayı emreder.
Bir İslam devleti olan Osmanlı Devletinde de yönetimin hukuka, adalete olan
bağlılığı tüm dünyada adını duyurmuş. Adı adaletiyle ve uyguladığı kanunlarla
nam salmış padişahlar olmuştur.
Osmanlı Devletinin adillik konusundaki
uygulamalarının büyük bir güç sayılması hakkında söylenebilecek başka şeyler de
vardır. Osmanlı halkı farklı etnik kökenlerden gelen insanlardan, çeşitli dini
inanışlara sahip olan kişilerden oluşurdu. Ayrıca hükmettiği toprakların
genişliği de göz önünde bulundurulabilir. Tüm bunlar düşünüldüğünde her şeye
her türlü farklılığa, ayrılığa rağmen Osmanlı yönetiminin adillikten ve
hukuktan ayrılmadığı bilinmektedir Bu koşullara sahip bir devletin cihana
adaleti ile nam salması bizlerin ilgisini çeken bir noktadır.
Bu sebeple Osmanlı topraklarında
adaletin uygulayıcıları olan kadıların hayatlarını, kişiliklerini, yaşadıkları
süreçleri merak ettik ve bu hususta bir araştırma gerçekleştirmek istedik. Çalışmanın
başında Osmanlı hukuk sistemine genel bir bakış yapılmıştır. Osmanlı hukukunun
hükümlerinin nelere dayandığı araştırılmış, edinilen bilgiler doğrultusunda
okuyucularda genel bir bilinç oluşturulması amacıyla bir metin ortaya
çıkarılmıştır. Ardından Osmanlı Devletinde kadılık makamı üzerinde çalışılmaya
başlanmıştır. Kadılık makamı hakkında araştırma yapacağımız başlıklar
belirlendi. Üzerinde çalışılacak başlıkların belirlenmesinin ardından bilgi
sahibi olunabilecek kaynakların belirlenmesi aşamasında geçildi. Gerekli
yerlerden elde edilen kaynaklar incelendi ve projede kullanılacak kaynaklar
temin edildi. Ardından konu konu elde bulunan kaynaklardan tarama yapıldı.
Tarama aşamasından sonra elde edilen bilgiler ışığında projenin yazımına
başlandı. Süreç boyunca adaletin uygulayıcıları kadılar ile ilgili merak edilen
şeyler hakkında okuyucuların meraklarının giderilmesi amaçlandı.
Osmanlı Devletinde
Hukuk Sistemi
Osmanlı
Devletinde hukukun, adaletin önemli bir yere sahip olduğu bizler tarafından bilinmektedir.Osmanlı
Devletinde hukuk açısından İslam hukuku[1]
ölçüt kabul edilir. Oluşturulan kuralların birçoğunda kaynak İslam hukukudur.
Osmanlı Devleti
bilindiği üzere çok uluslu bir yapıya sahiptir. Osmanlı halkı dini, sosyal ve
kültürel farklılıkları bulunan bir halktır. Bu özellikler göz önünde
bulundurulduğunda adil yönetimi ile tanınması Osmanlı Devletinin güçlü bir
devlet olduğu kanısına varılabiliyor.
Osmanlı Devletinde
şer’i hukuk ve örfi hukuk temelli bir sistem uygulanmıştır. Osmanlı’da hukuk
temellerini oluşturan bu iki kavramı kısaca açıklayacağız.
a.
Şer’i Hukuk
Temelleri İslam
hukukuna dayanan hükümlerdir. Kuran, sünnet, icma ve kıyas kaynaklarından elde
edilen hükümler uygulanır.Osmanlı Devletinde şer'i hukuk yalnızca Müslüman halka
uygulanır. Gayrimüslim halktan bir şahsın yargılanma durumu oluştuğunda kişi
kendi inancının gerektirdiklerine göre yargılanmaktaydı.
b.
Örfi Hukuk
Türkler
geleneklerine bağlı olarak yaşamaktadırlar. Bu durum geçmişten günümüze dam
etmiştir. Osmanlı Devletindeki örfi hukuk da kaynağını kültürden, gelenekten,
atalardan aktarılan hükümlerden almaktaydı. Örfi hukuk bizzat padişah
tarafından düzenlene hükümlerdir. Osmanlı Devletinde hakim olan dini inanç
İslam olduğundan elbette örfi hukukun en önemli kaynağı yine İslam dinidir.
Şer'i hukukun barındırmadığı konularda hüküm verilirken örfi hukuk baz
alınmıştır
Osmanlı
Devletinde Adaletin Uygulayıcıları Kadılar
Osmanlı Devletinde hüküm sürülen
topraklarda adaletin tayin edilmesinden kadılar sorumlu olmuşlardır. Aynı
zamanda kadılar bölgelerde güvenlik, asayiş ve hizmet gibi alanlarda da görev
sahibi olmuşlardır. Osmanlı'da yargı padişahın denetimindeydi ve padişah bu
görevini kadılar üzerinden yapmaktaydı.
Kadılığın geçmişi hakkında şu bilgileri vermek
faydalı olacaktır. Tarihi kayıtlara göre
Osmanlı Devleti’nde ilk kadının Osman Gazi tarafından tayin edildiği
bilinmektedir. Kadılar ilk önce kazaskerlerin merkezi otorite ile yazışmaları
sonucu padişah tarafından tayin edilirken, II. Mehmed’in yönetimi devralmasıyla
birlikte tayinlerde yeni düzenlemeler yapılmıştır. Buna göre kadı olarak
atanacak kişilerde kazaskerlerin teklifi önem kazanmış ve nihayetinde
veziriazam tarafından değerlendirilerek kadı olarak atamaların yapılmasına
başlanmıştır (Ekinci, 2001: 962-963).[2]
a.
Kadıların
Kişilik Özellikleri
Osmanlı
Devletinde adalet kavramı çok ehemmiyetli bir yere sahiptir. Haliyle adaletin
temsilcileri, hakikatin uygulayıcıları olan kadılar da özenle seçilmekteydiler.
Genel olarak kadılarda aranan özellikleri şöyle sıralayabiliriz;
·
Kadıların
ehliyetli olmaları gerekmekteydi.[3]
·
Herhangi
bir fiziki engeli bulunan kişiler kadılık yapamazlardı.
·
Kadıların
Müslüman olmaları gerekmekteydi. Fakat Osmanlı dönemindeki hukukçular
gayrimüslimin gayrimüslime kadılık yapmasının caiz olduğunu bilmişlerdir. Nizamiye mahkemelerindeki zimmi üyelerin
meşruiyetleri buna dayanmaktadır.[4]
·
Kadıların
erkek olmalarının da şart olduğunu anlamaktayız. Tarihte görev yapan kadın
kadıya hiç rastlanmamıştır.
·
Tarafsız
ve adil olmaları gerekmekteydi.
·
Yargılama
usulüne hakim, önüne gelecek davalarda şer'i ve örfi esaslara bağlı kalarak en
uygun hükmü verebilmesi gerekmekteydi.
·
Kadıların
anlayışı kuvvetli, dürüst, kendilerinden emin olunan, sağlam şahsiyete ve
sağlam iradeye sahip olmaları gerekmekteydi.
b.
Kadıların
Eğitimi
Osmanlı
Devletinde devlet kademesinde görev alacak olan herkesin medrese eğitiminden
geçmesi gerekmekteydi. Bu bilgiden medreselerin eğitimlerinin amaçları arasında
devlet memuru yetiştirmek olduğunu da anlayabilmemiz mümkündür. Osmanlı ilmiye
sınıfı[5]
üyesi olan herkes gibi kadılar da medreselerde eğitim görmekteydiler.
II. Mehmet
(Fatih Sultan Mehmet) ve Kanuni Sultan Süleyman dönemleri medreseler en çok
geliştikleri dönemler olmuşlardır. Ayrıca 150 yıla yakın bir vakitte Osmanlı
medreselerinin İslam ilim dünyasının merkezi haline geldiği bilinmektedir.
Bu iki padişah döneminde yapılan düzenlemeler sonucu
medreseler şu şekilde derecelendirilmişlerdir (Feyzioğlu, 2010: 6):
Haşiye-i Tecridi Medreseler (Yirmili Medreseler),
Miftah Medreseleri (Otuzlu Medreseler),
Kırklı Medreseler, Hariç Medreseler,
Dahil
Medreseler,
Sahn-ı Seman
Medreseleri,
Altmışlı Medrese,
Süleymaniye Medreseleri[6]
Medreselerin
kuruluşlarından itibaren medreselerde okutulan derslerden bahsedelim. Tefsir,
hadis, fıkıh (İslam hukuku) akait ve kelam gibi dini ilimler ile birlikte
mantık, tıp, geometri gibi ilimlerin de eğitimi verilmekteydi. Aynı zamanda
medreselerde dil olarak Arapça dersleri verilmekteydi ve Arapça önemliydi. [7]
Osmanlı
medreselerinde din eğitiminin yanı sıra fenni ilimlere de önem verilirdi.
Bilhassa kadı olacak kişinin sağlıklı karar verebilmesi çok önemli olduğundan
eğitimlerinde bu ilimlerle yeterli seviyede olması oldukça önemsenmekteydi. [8]Dolayısıyla
kadılık imtihanlarında diğer ilimlerde de yeterlilik aranmaktaydı.
c.
Kadıların
Atanmaları ve Görev Süreçleri
Kadıların atanma
süreçlerinin ilk aşaması medrese eğitiminin tamamlamak ve icazetini almış
olmaktır. İcazetname ile mezun olan adaylar Rumeli'de görev yapmak isterlerse
Rumeli kazaskerine, Anadolu'da görev yapmak isterlerse Anadolu kazaskerine
kadılık görevinde bulunmak istediklerini beyan etmeleri gerekmekteydi.
Kadıların tayinleri Divan-ı Hümayun'da kararlaştırılır, divan toplantısı
sonrasında padişaha sunulmasıyla kesinlik kazanırdı. Tüm bu aşamaların ardından
kadı adaylarının kadılıkları kesinleşir ve bir Osmanlı kadısının meslek hayatı
başlamış olurdu. Osmanlı kadıları idari birim olan kaza veya sancaklara tayin
edilirlerdi. Göreve başlayan kadı ilk olarak kazalarda görevlendirilirdi.
Daha sonrasında
zaman ilerledikçe ve kadının görevdeki tecrübesi arttıkça rütbeleri, görev
yerleri ve maaşları değişiklik gösterirdi. Bunları şöyle sıralayabiliriz.
·
Rumeli Kazaskerliği: Mevleviyet
kadılıklarının en yüksek derecesi idi.
·
Anadolu Kazaskerliği.
·
İstanbul Kadılığı: Kendisine
“İstanbul Mollası” da denirdi. Taht Kadılıklarının en yükseği idi. Bazen Divan
toplantılarına da katılırdı.
·
Haremeyn Mevleviyeti: Mekke ve
Medine kadılığı demekti.
·
Bilad-i Hamse Mevleviyeti: Edirne,
Bursa, Şam, Mısır Filibe mevleviyet kadılıklarıdır.
·
Mahreç Mevleviyeti: Kandiye, Halep,
Eyüp, Selanik, Yenişehir, Galata, Sofya, Trabzon, Girit kadılıklarıdır.
·
Devriye Mevleviyeti: Bağdat, Antep,
Bosna, Erzurum, Maraş, Trablusgarp, Beyrut, Diyarbakır, Rusçuk, Adana, Çankırı,
Van kadılıkları.
·
Paye-i Mücerrede Sahipleri İzmir ve
Edirne kadılıkları.[9]
Kaza kadılıkları
da iki gruba ayrılmaktaydı.
·
Rumeli Kaza
Kadılıkları: Cinad, Eğri, İnebahtı, Salise, Saniye, Rabia, Hamise, Karibi,
A’la, Sitte-Mısır.
·
Anadolu Kaza
Kadılıkları: Tasia, Samine, Sabia, Sadise, Hamise, Rabia, Salise, Saniye, Musul
ve Sitte-Mısır.
d.
Kadıların Hüküm Kaynakları
Osmanlı Devleti
bir İslam devletidir. İslam Devleti olduğundan İslam kurallarıyla yönetilirdi
dolayısıyla hukuk da İslam'a bağlıydı. Çalışmanın daha önceki bölümlerinde
Osmanlı hukukunun iki esasa dayandığını belirtmiştik.
Bu esaslar şer'i
hukuk ve örfi hukuktur. Bakıldığında ve düşünüldüğünde şer'i hukuk, örfi
hukuktan önce gelir. Mahkemelerde kadılar şer'i hukuku esas alarak hüküm
vermekteydiler.
Kadılar önlerine
gelen davaları, anlaşmazlıkları nihayete erdirmek için tabi oldukları
mezheplerin fıkıhlarına bakarlardı. Osmanlı'da şer'i hukukta birliğin
sağlanması amacıyla Hanefi mezhebinin içtihatları[10]
uygulanmaktaydı.Mahkemelere tayin edilen kadıların Hanefi mezhebi mensubu
olanlar seçilmekteydi. İlk zamanlarda farklı coğrafyalarda dört hak mezhebin[11]
hükümlerinin uygulanması uygun görülse de bu durum zamanla değişmiş Osmanlı
Devletinin egemenliği altında bulunan tüm topraklarda Hanefi mezhebinin hükümleri
yürürlülükte olmuştur.
Kadıların hüküm
verirken kaynak olarak kullanmaya gerek duyma durumları daha az bulunan bir
diğer esas olan örfi hukuktan da kısaca bahsedeceğiz.
Örfi hukuk
dönemin padişahı tarafından düzenlenirdi. Padişahlar hükümdar oldukları dönemin
ihtiyaçları ve dönemin genel yapısını göz önünde bulundurarak hukuk kurallarını
oluştururlardı. Örfi hukuk da kaynağını şer'i hukuktan yani İslam'dan
almaktaydı. Bunu da Osmanlı devletinin dininin İslam olmasıyla açıklayabiliriz.
Padişahın iradesi bu hukuk sisteminin
kaynağını oluşturmakta ve bu hukuk sistemi üzerinde değiştirmeler ve
düzeltmeler yapılabilmektedir. Zira örfi hukuk, şer’i hukuk gibi dokunulamaz
özelliğe sahip değildir (Durhan, 1999: 218-219).[12]
Örfi hukukun bir
anda oluştuğu söylemek elbette doğru olmayacaktır. Örfi hukuk devletin
kuruluştan başlayarak ekleme veya eksiltmeler yapılan bir oluşum süreci
içerinde olmuştur. Ayrıca her ne kadar örfi hukukun hüküm koyucuları
padişahlardır desek de örfi hukukun oluşumunda hukukçuların da büyük payları
bulunmaktadır.
Osmanlı adalet
anlayışını Mecelle'nin[13]
58.maddesinden anlayabilmekteyiz. "Raiyye[14],
yani teb'a üzerine tasarruf maslahata menuttur."
Yani " Yönetenlerin, yönetilenler hakkındaki
icraatları, onların hak ve menfaatlerini ihlal etmeyecek mahiyette işlerin
düzenlenmesi ile kabil olacaktır. Raiyye hükümdarın mezhebinden hariç de
bulunsa ölçü değişmez, adalet icapları şaşmaz."[15]
e.
Kadıların
Denetlenmesi
Osmanlı
Devletinde adalet olgusunun önemli bir yere sahip olduğunu bilmekteyiz. Şayet
bir yerde adalet kavramından bahsedebiliyorsak orada bir denetleme kurulunun
bir şikayet makamının olduğundan da bahsedebiliyor olmamız gerekir. Elbette
Osmanlı Devletinde kadıların yanlış uygulamaları sonucunda halkın şikayetlerini
beyan edebilecekleri bir makam vardır. Kadılar doğrudan Divan-ı Hümayun'a karşı
sorumluluk sahibidirler yani şikayeti olan halkın beyanı doğrudan Divan-ı
Hümayun'a gider ve kadı direkt olarak divanda hesap verir.
Padişahlar her
dönemde halkın şikayetlerini dinlemeye önem vermişlerdir. Hatta her hafta cuma
namazı sonrasının padişahların şikayet toplama günü olduğunu bilmekteyiz.
Kadıların
denetlenmesinde daima görevli olan bir makam yoktu. Yanı kadıların devamlı
denetleme altında olduklarını söyleyemeyiz. Denetleme, teftiş yoluna gidilmesini
gerektiren şey kadıların hükümlerinin halkta şikayete neden olması veya verilen
hükmün devlet yönetiminin dikkat çekmesiydi.
Başlıca şikâyet konuları:
• Kadının
verdiği hükmü tanımayıp gereğini yerine getirmeyenlere karşı şikâyetler.
• Kişiler
arasındaki hak davaları.
• Askeriye’nin reayadan kanuna aykırı olarak
para ve eşya alınması ile ilgili şikâyetler (adaletnamelerin genel konusudur).
• Halkın, kanuna aykırı biçimde alınan
vergilerden şikâyetleri (İnalcık, 2000: 51-52; Karpat,2002: 33).[16]
Denetlemeye
gerek duyulması durumunda hükümet dergah-ı ali çavuşlarından[17]
birini veya müfettiş paşa denilen beylerbeyi ve sancakbeyi rütbesinde bir
kimseyi mahalline gönderirdi. Yine bir kadının padişah fermanıyla şikayet
edilen bir kadıyı denetlediği de görülmüştür.[18]
Bir kadının görevden alınması veya istifasının kabul
edilmesi belirli şartlara bağlanmıştır. Bu şartlar (Ortaylı,1975:119):
• Akıl sağlığını veya temyiz kudretini
kaybetmesi,
• Göreve başladıktan sonra geçirdiği bir rahatsızlık
sonucu kör, sağır ve dilsiz olması,
• Görevini kötüye kullanması veya kanunu ihlal etmesi,
• İmanını kaybetmesi,
• Yolsuzluk olaylarına karışması ve bu durumun
tespit edilmesi,
• Kadılığın
gerektirdiği yeterlilikte bilgi sahibi olmadığının anlaşılması veya kendisinin
bu durumu itiraf etmesidir.[19]
SONUÇ
Projenin
hazırlanış sürecinde Osmanlı hukuk sistemi ve kadılık makamı hakkında
araştırmalar yapılmıştır. Araştırmada bu
konunun seçilme nedeni Osmanlı Devletinin güçlü bir özelliği olan adalette
görevli olan şahısların yaşamları ve kişilik özellikleri hakkında bilgi sahibi
olma isteği olmuştur.
Projenin
nihayetinde kadılarda aranan şartlar öğrenilir. Osmanlı devletinde büyük öneme sahip olan
kadılık görevini üstlenecek kişilerin genel olarak ahlaki davranışlara,
İslam'ın gerekliliklerine uygun olması gerektiği öğrenilir. Kadı olabilmek için
eğitimin ve hakikati uygulamanın büyük öneme sahip olduğu kanısına varılır.
Eğitim süreçlerinde hangi derslerin görüldüğü,, eğitimlerinde nelerin önemli
olduğu öğrenilir. Bir kişinin kadı olabilmesi için medrese eğitiminden geçmiş
olması gerekmektedir. Medrese eğitimlerini tamamlayan adayların neler yapmaları
gerektiği, aday tarafından yapılması gerekenlerin yapılmasının ardından tayin
sürecinin nasıl işlediği hakkında genel bilgilere sahip olunur.
Bu proje
sayesinde adaletin uygulanmasında görevi olan kişilerin iyi eğitim almış olması
ve sağlam bir şahsiyete sahip olmasının çok önemli bir yerde olduğu kanısına
varılır.
KAYNAKÇA
·
Şimşirgil,
Ahmet ve Pelin Çift. Adalet Ustaları. İstanbul: Destek Yayınları, Aralık 2017
·
Şeniz
Anbarlı BOZATAY , Konur Alp DEMİR "
Osmanlı Adli ve İdari Sisteminde Kadılık: Kurumsal Bir Değerlendirme" 2014-Haziran
·
MicroDestek.
Osmanlı İmparatorluğunda Kadılık Sistemi (Çevrimiçi)
http://www.microdestek.com.tr/osmanli-imparatorlugu-nda-kadilik-sistemi.html
[1] İslam
hukukunun kaynakları Kuran, sünnet, icma ve kıyastır.
[2] Şeniz
Anbarlı BOZATAY , Konur Alp DEMİR "
Osmanlı Adli ve İdari Sisteminde Kadılık: Kurumsal Bir Değerlendirme" 2014-Haziran
[3] İslam'a
göre ehliyetli olmanın şartları akıllı, buluğa ermiş, temyiz gücüne sahip ve
hür olmaktır. (Temyiz, doğru ile
yanlışı, yalan ile hakikati ayırt edebilme gücüdür.)
[4] Ahmet
Şimşirgil ve Pelin Çift, Adalet Ustaları, İstanbul, Destek Yayınları, Aralık
2017, sf.106
[5] İlmiye
sınıfı eğitim, yargı ve diyanet işlerinde görevli olanların içinde bulundukları
teşkilatlanmadır.
[6] Şeniz
Anbarlı BOZATAY , Konur Alp DEMİR "
Osmanlı Adli ve İdari Sisteminde Kadılık: Kurumsal Bir Değerlendirme" 2014-Haziran
[7] Dünyada
bir dönem bilim dili olarak Arapça dilinin kullanıldığını bilmekteyiz, bu
yüzden büyük öneme sahipti.
[8] Misal
olarak bu ilimlerde yetersiz olan kadıların hüküm vermede hatalarına
rastlanmıştır.
[9]
"Osmanlı İmparatorluğunda Kadılık Sistemi" (Çevrimiçi)
http://www.microdestek.com.tr/osmanli-imparatorlugu-nda-kadilik-sistemi.html
[10] İçtihat
kelimesinin anlamı (TDK Türkçe Sözlük)
1. isim,
hukuk Yasada veya örf ve âdet hukukunda uygulanacak kuralın açıkça ve
tereddütsüz olarak bulunmadığı konularda, yargıcın veya hukukçunun
düşüncelerinden doğan sonuç
2. Görüş, özel görüş, anlayış, kavrayış
[11] Dört
hak mezhep: Hanefilik, Şafilik, Malikilik ve Hanbeliliktir.
[12] Şeniz
Anbarlı BOZATAY , Konur Alp DEMİR "
Osmanlı Adli ve İdari Sisteminde Kadılık: Kurumsal Bir Değerlendirme" 2014-Haziran
[13] Mecelle : 1868-1876 yılları arasında Ahmet Cevdet Paşa
başkanlığındaki bir komisyon tarafından derlenen İslami özel hukuk kuralları
kodeksidir.
[14] Raiyye:
Bir hükümdar idaresi altında bulunan vergi veren halk. (www.osmanice.com)
[15] Ahmet
Şimşirgil ve Pelin Çift, Adalet Ustaları, İstanbul, Destek Yayınları, Aralık
2017, sf.126
[16] Şeniz
Anbarlı BOZATAY , Konur Alp DEMİR "
Osmanlı Adli ve İdari Sisteminde Kadılık: Kurumsal Bir Değerlendirme" 2014-Haziran
[17] Burada
görevli çavuşlar Osmanlı Devletinin
kuruluşundan itibaren devletin idari yapısı içerisinde önemli yere sahip olmuş,
çeşitli idari işlerde görev yapmışlardır.
[18] Ahmet
Şimşirgil ve Pelin Çift, Adalet Ustaları, İstanbul, Destek Yayınları, Aralık
2017, sf.132
[19] Şeniz
Anbarlı BOZATAY , Konur Alp DEMİR "
Osmanlı Adli ve İdari Sisteminde Kadılık: Kurumsal Bir Değerlendirme" 2014-Haziran
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder