25 Nisan 2019 Perşembe

OSMANLI HUKUK SİSTEMİNDE KADILIK


OSMANLI HUKUK SİSTEMİNDE
KADILIK

Nursena Bayraktepe
Şehit Adil Büyükcengiz AİHL 11-A No:43
Yıl:2018
                                                                  GİRİŞ

XIII.-XX. yüzyıllar arasında cihanda hüküm süren Osmanlı Devletinin gücü herkes tarafından kabul edilmektedir. Osmanlı Devletinin bu gücüne belirli kavramlar konusunda hassas davranarak ulaştığını söyleyebiliriz. Bu kavramlardan bir tanesinin "adalet" kavramı olduğu bilinmektedir. Osmanlılılar daha doğrusu Türkler kurdukları ilk devletten ve hatta yönettikleri ilk topluluktan itibaren adil bir yönetimi benimsemişlerdir.

Adalet, hak, hakikat, hukuk kavramlarının Türkler için önemli olmasının inanışlarından kaynaklandığını söyleyebilmemiz mümkün. İslam'ı kabul etmeden önce de İslam'a yakın ahlaki kuralları bulunan Gök Tanrı inancını benimseyen Türklerde hak, hukuk her konuda önemli yere sahip olmuştu. İslam'ın kabulüyle Bu kavramlara olan bağlılıkları daha da artmıştır. Çünkü İslam her insana yeryüzünde adaletli olmayı emreder. Bir İslam devleti olan Osmanlı Devletinde de yönetimin hukuka, adalete olan bağlılığı tüm dünyada adını duyurmuş. Adı adaletiyle ve uyguladığı kanunlarla nam salmış padişahlar olmuştur.

Osmanlı Devletinin adillik konusundaki uygulamalarının büyük bir güç sayılması hakkında söylenebilecek başka şeyler de vardır. Osmanlı halkı farklı etnik kökenlerden gelen insanlardan, çeşitli dini inanışlara sahip olan kişilerden oluşurdu. Ayrıca hükmettiği toprakların genişliği de göz önünde bulundurulabilir. Tüm bunlar düşünüldüğünde her şeye her türlü farklılığa, ayrılığa rağmen Osmanlı yönetiminin adillikten ve hukuktan ayrılmadığı bilinmektedir Bu koşullara sahip bir devletin cihana adaleti ile nam salması bizlerin ilgisini çeken bir noktadır.

Bu sebeple Osmanlı topraklarında adaletin uygulayıcıları olan kadıların hayatlarını, kişiliklerini, yaşadıkları süreçleri merak ettik ve bu hususta bir araştırma gerçekleştirmek istedik. Çalışmanın başında Osmanlı hukuk sistemine genel bir bakış yapılmıştır. Osmanlı hukukunun hükümlerinin nelere dayandığı araştırılmış, edinilen bilgiler doğrultusunda okuyucularda genel bir bilinç oluşturulması amacıyla bir metin ortaya çıkarılmıştır. Ardından Osmanlı Devletinde kadılık makamı üzerinde çalışılmaya başlanmıştır. Kadılık makamı hakkında araştırma yapacağımız başlıklar belirlendi. Üzerinde çalışılacak başlıkların belirlenmesinin ardından bilgi sahibi olunabilecek kaynakların belirlenmesi aşamasında geçildi. Gerekli yerlerden elde edilen kaynaklar incelendi ve projede kullanılacak kaynaklar temin edildi. Ardından konu konu elde bulunan kaynaklardan tarama yapıldı. Tarama aşamasından sonra elde edilen bilgiler ışığında projenin yazımına başlandı. Süreç boyunca adaletin uygulayıcıları kadılar ile ilgili merak edilen şeyler hakkında okuyucuların meraklarının giderilmesi amaçlandı.



Osmanlı Devletinde Hukuk Sistemi
Osmanlı Devletinde hukukun, adaletin önemli bir yere sahip olduğu bizler tarafından bilinmektedir.Osmanlı Devletinde hukuk açısından İslam hukuku[1] ölçüt kabul edilir. Oluşturulan kuralların birçoğunda kaynak İslam hukukudur.
Osmanlı Devleti bilindiği üzere çok uluslu bir yapıya sahiptir. Osmanlı halkı dini, sosyal ve kültürel farklılıkları bulunan bir halktır. Bu özellikler göz önünde bulundurulduğunda adil yönetimi ile tanınması Osmanlı Devletinin güçlü bir devlet olduğu kanısına varılabiliyor.
Osmanlı Devletinde şer’i hukuk ve örfi hukuk temelli bir sistem uygulanmıştır. Osmanlı’da hukuk temellerini oluşturan bu iki kavramı kısaca açıklayacağız.
a.      Şer’i Hukuk
Temelleri İslam hukukuna dayanan hükümlerdir. Kuran, sünnet, icma ve kıyas kaynaklarından elde edilen hükümler uygulanır.Osmanlı Devletinde şer'i hukuk yalnızca Müslüman halka uygulanır. Gayrimüslim halktan bir şahsın yargılanma durumu oluştuğunda kişi kendi inancının gerektirdiklerine göre yargılanmaktaydı.
b.      Örfi Hukuk
Türkler geleneklerine bağlı olarak yaşamaktadırlar. Bu durum geçmişten günümüze dam etmiştir. Osmanlı Devletindeki örfi hukuk da kaynağını kültürden, gelenekten, atalardan aktarılan hükümlerden almaktaydı. Örfi hukuk bizzat padişah tarafından düzenlene hükümlerdir. Osmanlı Devletinde hakim olan dini inanç İslam olduğundan elbette örfi hukukun en önemli kaynağı yine İslam dinidir. Şer'i hukukun barındırmadığı konularda hüküm verilirken örfi hukuk baz alınmıştır
Osmanlı Devletinde Adaletin Uygulayıcıları Kadılar

Osmanlı Devletinde hüküm sürülen topraklarda adaletin tayin edilmesinden kadılar sorumlu olmuşlardır. Aynı zamanda kadılar bölgelerde güvenlik, asayiş ve hizmet gibi alanlarda da görev sahibi olmuşlardır. Osmanlı'da yargı padişahın denetimindeydi ve padişah bu görevini kadılar üzerinden yapmaktaydı.

 Kadılığın geçmişi hakkında şu bilgileri vermek faydalı olacaktır. Tarihi kayıtlara göre Osmanlı Devleti’nde ilk kadının Osman Gazi tarafından tayin edildiği bilinmektedir. Kadılar ilk önce kazaskerlerin merkezi otorite ile yazışmaları sonucu padişah tarafından tayin edilirken, II. Mehmed’in yönetimi devralmasıyla birlikte tayinlerde yeni düzenlemeler yapılmıştır. Buna göre kadı olarak atanacak kişilerde kazaskerlerin teklifi önem kazanmış ve nihayetinde veziriazam tarafından değerlendirilerek kadı olarak atamaların yapılmasına başlanmıştır (Ekinci, 2001: 962-963).[2]

a.      Kadıların Kişilik Özellikleri
Osmanlı Devletinde adalet kavramı çok ehemmiyetli bir yere sahiptir. Haliyle adaletin temsilcileri, hakikatin uygulayıcıları olan kadılar da özenle seçilmekteydiler. Genel olarak kadılarda aranan özellikleri şöyle sıralayabiliriz;
·         Kadıların ehliyetli olmaları gerekmekteydi.[3]
·         Herhangi bir fiziki engeli bulunan kişiler kadılık yapamazlardı.
·         Kadıların Müslüman olmaları gerekmekteydi. Fakat Osmanlı dönemindeki hukukçular gayrimüslimin gayrimüslime kadılık yapmasının caiz olduğunu bilmişlerdir. Nizamiye mahkemelerindeki zimmi üyelerin meşruiyetleri buna dayanmaktadır.[4]
·         Kadıların erkek olmalarının da şart olduğunu anlamaktayız. Tarihte görev yapan kadın kadıya hiç rastlanmamıştır.
·         Tarafsız ve adil olmaları gerekmekteydi.
·         Yargılama usulüne hakim, önüne gelecek davalarda şer'i ve örfi esaslara bağlı kalarak en uygun hükmü verebilmesi gerekmekteydi.
·         Kadıların anlayışı kuvvetli, dürüst, kendilerinden emin olunan, sağlam şahsiyete ve sağlam iradeye sahip olmaları gerekmekteydi.

b.      Kadıların Eğitimi
Osmanlı Devletinde devlet kademesinde görev alacak olan herkesin medrese eğitiminden geçmesi gerekmekteydi. Bu bilgiden medreselerin eğitimlerinin amaçları arasında devlet memuru yetiştirmek olduğunu da anlayabilmemiz mümkündür. Osmanlı ilmiye sınıfı[5] üyesi olan herkes gibi kadılar da medreselerde eğitim görmekteydiler.
II. Mehmet (Fatih Sultan Mehmet) ve Kanuni Sultan Süleyman dönemleri medreseler en çok geliştikleri dönemler olmuşlardır. Ayrıca 150 yıla yakın bir vakitte Osmanlı medreselerinin İslam ilim dünyasının merkezi haline geldiği bilinmektedir.
Bu iki padişah döneminde yapılan düzenlemeler sonucu medreseler şu şekilde derecelendirilmişlerdir (Feyzioğlu, 2010: 6):
Haşiye-i Tecridi Medreseler (Yirmili Medreseler),
Miftah Medreseleri (Otuzlu Medreseler),
Kırklı Medreseler, Hariç Medreseler,
 Dahil Medreseler,
 Sahn-ı Seman Medreseleri,
Altmışlı Medrese,
Süleymaniye Medreseleri[6]
Medreselerin kuruluşlarından itibaren medreselerde okutulan derslerden bahsedelim. Tefsir, hadis, fıkıh (İslam hukuku) akait ve kelam gibi dini ilimler ile birlikte mantık, tıp, geometri gibi ilimlerin de eğitimi verilmekteydi. Aynı zamanda medreselerde dil olarak Arapça dersleri verilmekteydi ve Arapça önemliydi. [7]
Osmanlı medreselerinde din eğitiminin yanı sıra fenni ilimlere de önem verilirdi. Bilhassa kadı olacak kişinin sağlıklı karar verebilmesi çok önemli olduğundan eğitimlerinde bu ilimlerle yeterli seviyede olması oldukça önemsenmekteydi. [8]Dolayısıyla kadılık imtihanlarında diğer ilimlerde de yeterlilik aranmaktaydı.
c.       Kadıların Atanmaları  ve Görev Süreçleri
Kadıların atanma süreçlerinin ilk aşaması medrese eğitiminin tamamlamak ve icazetini almış olmaktır. İcazetname ile mezun olan adaylar Rumeli'de görev yapmak isterlerse Rumeli kazaskerine, Anadolu'da görev yapmak isterlerse Anadolu kazaskerine kadılık görevinde bulunmak istediklerini beyan etmeleri gerekmekteydi. Kadıların tayinleri Divan-ı Hümayun'da kararlaştırılır, divan toplantısı sonrasında padişaha sunulmasıyla kesinlik kazanırdı. Tüm bu aşamaların ardından kadı adaylarının kadılıkları kesinleşir ve bir Osmanlı kadısının meslek hayatı başlamış olurdu. Osmanlı kadıları idari birim olan kaza veya sancaklara tayin edilirlerdi. Göreve başlayan kadı ilk olarak kazalarda görevlendirilirdi.
Daha sonrasında zaman ilerledikçe ve kadının görevdeki tecrübesi arttıkça rütbeleri, görev yerleri ve maaşları değişiklik gösterirdi. Bunları şöyle sıralayabiliriz.
·         Rumeli Kazaskerliği: Mevleviyet kadılıklarının en yüksek derecesi idi.
·         Anadolu Kazaskerliği.
·         İstanbul Kadılığı: Kendisine “İstanbul Mollası” da denirdi. Taht Kadılıklarının en yükseği idi. Bazen Divan toplantılarına da katılırdı.
·         Haremeyn Mevleviyeti: Mekke ve Medine kadılığı demekti.
·         Bilad-i Hamse Mevleviyeti: Edirne, Bursa, Şam, Mısır Filibe mevleviyet kadılıklarıdır.
·         Mahreç Mevleviyeti: Kandiye, Halep, Eyüp, Selanik, Yenişehir, Galata, Sofya, Trabzon, Girit kadılıklarıdır.
·         Devriye Mevleviyeti: Bağdat, Antep, Bosna, Erzurum, Maraş, Trablusgarp, Beyrut, Diyarbakır, Rusçuk, Adana, Çankırı, Van kadılıkları.
·         Paye-i Mücerrede Sahipleri İzmir ve Edirne kadılıkları.[9]

Kaza kadılıkları da iki gruba ayrılmaktaydı.
·         Rumeli Kaza Kadılıkları: Cinad, Eğri, İnebahtı, Salise, Saniye, Rabia, Hamise, Karibi, A’la, Sitte-Mısır.
·         Anadolu Kaza Kadılıkları: Tasia, Samine, Sabia, Sadise, Hamise, Rabia, Salise, Saniye, Musul ve Sitte-Mısır.

d.      Kadıların Hüküm Kaynakları
Osmanlı Devleti bir İslam devletidir. İslam Devleti olduğundan İslam kurallarıyla yönetilirdi dolayısıyla hukuk da İslam'a bağlıydı. Çalışmanın daha önceki bölümlerinde Osmanlı hukukunun iki esasa dayandığını belirtmiştik.
Bu esaslar şer'i hukuk ve örfi hukuktur. Bakıldığında ve düşünüldüğünde şer'i hukuk, örfi hukuktan önce gelir. Mahkemelerde kadılar şer'i hukuku esas alarak hüküm vermekteydiler.
Kadılar önlerine gelen davaları, anlaşmazlıkları nihayete erdirmek için tabi oldukları mezheplerin fıkıhlarına bakarlardı. Osmanlı'da şer'i hukukta birliğin sağlanması amacıyla Hanefi mezhebinin içtihatları[10] uygulanmaktaydı.Mahkemelere tayin edilen kadıların Hanefi mezhebi mensubu olanlar seçilmekteydi. İlk zamanlarda farklı coğrafyalarda dört hak mezhebin[11] hükümlerinin uygulanması uygun görülse de bu durum zamanla değişmiş Osmanlı Devletinin egemenliği altında bulunan tüm topraklarda Hanefi mezhebinin hükümleri yürürlülükte olmuştur.
Kadıların hüküm verirken kaynak olarak kullanmaya gerek duyma durumları daha az bulunan bir diğer esas olan örfi hukuktan da kısaca bahsedeceğiz.
Örfi hukuk dönemin padişahı tarafından düzenlenirdi. Padişahlar hükümdar oldukları dönemin ihtiyaçları ve dönemin genel yapısını göz önünde bulundurarak hukuk kurallarını oluştururlardı. Örfi hukuk da kaynağını şer'i hukuktan yani İslam'dan almaktaydı. Bunu da Osmanlı devletinin dininin İslam olmasıyla açıklayabiliriz. Padişahın iradesi bu hukuk sisteminin kaynağını oluşturmakta ve bu hukuk sistemi üzerinde değiştirmeler ve düzeltmeler yapılabilmektedir. Zira örfi hukuk, şer’i hukuk gibi dokunulamaz özelliğe sahip değildir (Durhan, 1999: 218-219).[12]
Örfi hukukun bir anda oluştuğu söylemek elbette doğru olmayacaktır. Örfi hukuk devletin kuruluştan başlayarak ekleme veya eksiltmeler yapılan bir oluşum süreci içerinde olmuştur. Ayrıca her ne kadar örfi hukukun hüküm koyucuları padişahlardır desek de örfi hukukun oluşumunda hukukçuların da büyük payları bulunmaktadır.
Osmanlı adalet anlayışını Mecelle'nin[13] 58.maddesinden anlayabilmekteyiz. "Raiyye[14], yani teb'a üzerine tasarruf maslahata menuttur."
Yani " Yönetenlerin, yönetilenler hakkındaki icraatları, onların hak ve menfaatlerini ihlal etmeyecek mahiyette işlerin düzenlenmesi ile kabil olacaktır. Raiyye hükümdarın mezhebinden hariç de bulunsa ölçü değişmez, adalet icapları şaşmaz."[15]
e.       Kadıların Denetlenmesi
Osmanlı Devletinde adalet olgusunun önemli bir yere sahip olduğunu bilmekteyiz. Şayet bir yerde adalet kavramından bahsedebiliyorsak orada bir denetleme kurulunun bir şikayet makamının olduğundan da bahsedebiliyor olmamız gerekir. Elbette Osmanlı Devletinde kadıların yanlış uygulamaları sonucunda halkın şikayetlerini beyan edebilecekleri bir makam vardır. Kadılar doğrudan Divan-ı Hümayun'a karşı sorumluluk sahibidirler yani şikayeti olan halkın beyanı doğrudan Divan-ı Hümayun'a gider ve kadı direkt olarak divanda hesap verir.
Padişahlar her dönemde halkın şikayetlerini dinlemeye önem vermişlerdir. Hatta her hafta cuma namazı sonrasının padişahların şikayet toplama günü olduğunu bilmekteyiz.
Kadıların denetlenmesinde daima görevli olan bir makam yoktu. Yanı kadıların devamlı denetleme altında olduklarını söyleyemeyiz. Denetleme, teftiş yoluna gidilmesini gerektiren şey kadıların hükümlerinin halkta şikayete neden olması veya verilen hükmün devlet yönetiminin dikkat çekmesiydi.
 Başlıca şikâyet konuları:
• Kadının verdiği hükmü tanımayıp gereğini yerine getirmeyenlere karşı şikâyetler.
• Kişiler arasındaki hak davaları.
 • Askeriye’nin reayadan kanuna aykırı olarak para ve eşya alınması ile ilgili şikâyetler (adaletnamelerin genel konusudur).
 • Halkın, kanuna aykırı biçimde alınan vergilerden şikâyetleri (İnalcık, 2000: 51-52; Karpat,2002: 33).[16]
Denetlemeye gerek duyulması durumunda hükümet dergah-ı ali çavuşlarından[17] birini veya müfettiş paşa denilen beylerbeyi ve sancakbeyi rütbesinde bir kimseyi mahalline gönderirdi. Yine bir kadının padişah fermanıyla şikayet edilen bir kadıyı denetlediği de görülmüştür.[18]
Bir kadının görevden alınması veya istifasının kabul edilmesi belirli şartlara bağlanmıştır. Bu şartlar (Ortaylı,1975:119):
• Akıl sağlığını veya temyiz kudretini kaybetmesi, 
• Göreve başladıktan sonra geçirdiği bir rahatsızlık sonucu kör, sağır ve dilsiz olması,
• Görevini kötüye kullanması veya kanunu ihlal etmesi,
• İmanını kaybetmesi,
• Yolsuzluk olaylarına karışması ve bu durumun tespit edilmesi,
 • Kadılığın gerektirdiği yeterlilikte bilgi sahibi olmadığının anlaşılması veya kendisinin bu durumu itiraf etmesidir.[19]
                                                          SONUÇ
Projenin hazırlanış sürecinde Osmanlı hukuk sistemi ve kadılık makamı hakkında araştırmalar yapılmıştır.  Araştırmada bu konunun seçilme nedeni Osmanlı Devletinin güçlü bir özelliği olan adalette görevli olan şahısların yaşamları ve kişilik özellikleri hakkında bilgi sahibi olma isteği olmuştur.
Projenin nihayetinde kadılarda aranan şartlar öğrenilir.  Osmanlı devletinde büyük öneme sahip olan kadılık görevini üstlenecek kişilerin genel olarak ahlaki davranışlara, İslam'ın gerekliliklerine uygun olması gerektiği öğrenilir. Kadı olabilmek için eğitimin ve hakikati uygulamanın büyük öneme sahip olduğu kanısına varılır. Eğitim süreçlerinde hangi derslerin görüldüğü,, eğitimlerinde nelerin önemli olduğu öğrenilir. Bir kişinin kadı olabilmesi için medrese eğitiminden geçmiş olması gerekmektedir. Medrese eğitimlerini tamamlayan adayların neler yapmaları gerektiği, aday tarafından yapılması gerekenlerin yapılmasının ardından tayin sürecinin nasıl işlediği hakkında genel bilgilere sahip olunur.
Bu proje sayesinde adaletin uygulanmasında görevi olan kişilerin iyi eğitim almış olması ve sağlam bir şahsiyete sahip olmasının çok önemli bir yerde olduğu kanısına varılır.

                                                           KAYNAKÇA
·         Şimşirgil, Ahmet ve Pelin Çift. Adalet Ustaları. İstanbul: Destek Yayınları, Aralık 2017
·         Şeniz Anbarlı BOZATAY , Konur Alp DEMİR  " Osmanlı Adli ve İdari Sisteminde Kadılık: Kurumsal Bir Değerlendirme"  2014-Haziran

·         MicroDestek. Osmanlı İmparatorluğunda Kadılık Sistemi (Çevrimiçi)
http://www.microdestek.com.tr/osmanli-imparatorlugu-nda-kadilik-sistemi.html





[1] İslam hukukunun kaynakları Kuran, sünnet, icma ve kıyastır.
[2] Şeniz Anbarlı BOZATAY , Konur Alp DEMİR  " Osmanlı Adli ve İdari Sisteminde Kadılık: Kurumsal Bir Değerlendirme"  2014-Haziran
[3] İslam'a göre ehliyetli olmanın şartları akıllı, buluğa ermiş, temyiz gücüne sahip ve hür olmaktır.  (Temyiz, doğru ile yanlışı, yalan ile hakikati ayırt edebilme gücüdür.)
[4] Ahmet Şimşirgil ve Pelin Çift, Adalet Ustaları, İstanbul, Destek Yayınları, Aralık 2017, sf.106
[5] İlmiye sınıfı eğitim, yargı ve diyanet işlerinde görevli olanların içinde bulundukları teşkilatlanmadır.
[6] Şeniz Anbarlı BOZATAY , Konur Alp DEMİR  " Osmanlı Adli ve İdari Sisteminde Kadılık: Kurumsal Bir Değerlendirme"  2014-Haziran
[7] Dünyada bir dönem bilim dili olarak Arapça dilinin kullanıldığını bilmekteyiz, bu yüzden büyük öneme sahipti.
[8] Misal olarak bu ilimlerde yetersiz olan kadıların hüküm vermede hatalarına rastlanmıştır.
[9] "Osmanlı İmparatorluğunda Kadılık Sistemi" (Çevrimiçi)
http://www.microdestek.com.tr/osmanli-imparatorlugu-nda-kadilik-sistemi.html
[10] İçtihat kelimesinin anlamı (TDK Türkçe Sözlük)
1. isim, hukuk Yasada veya örf ve âdet hukukunda uygulanacak kuralın açıkça ve tereddütsüz olarak bulunmadığı konularda, yargıcın veya hukukçunun düşüncelerinden doğan sonuç
2. Görüş, özel görüş, anlayış, kavrayış
[11] Dört hak mezhep: Hanefilik, Şafilik, Malikilik ve Hanbeliliktir.
[12] Şeniz Anbarlı BOZATAY , Konur Alp DEMİR  " Osmanlı Adli ve İdari Sisteminde Kadılık: Kurumsal Bir Değerlendirme"  2014-Haziran

[13] Mecelle : 1868-1876 yılları arasında Ahmet Cevdet Paşa başkanlığındaki bir komisyon tarafından derlenen İslami özel hukuk kuralları kodeksidir. 

[14] Raiyye: Bir hükümdar idaresi altında bulunan vergi veren halk. (www.osmanice.com)
[15] Ahmet Şimşirgil ve Pelin Çift, Adalet Ustaları, İstanbul, Destek Yayınları, Aralık 2017, sf.126
[16] Şeniz Anbarlı BOZATAY , Konur Alp DEMİR  " Osmanlı Adli ve İdari Sisteminde Kadılık: Kurumsal Bir Değerlendirme"  2014-Haziran
[17] Burada görevli çavuşlar  Osmanlı Devletinin kuruluşundan itibaren devletin idari yapısı içerisinde önemli yere sahip olmuş, çeşitli idari işlerde görev yapmışlardır.
[18] Ahmet Şimşirgil ve Pelin Çift, Adalet Ustaları, İstanbul, Destek Yayınları, Aralık 2017, sf.132
[19] Şeniz Anbarlı BOZATAY , Konur Alp DEMİR  " Osmanlı Adli ve İdari Sisteminde Kadılık: Kurumsal Bir Değerlendirme"  2014-Haziran


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder