MUSTAFA
KEMAL ATATÜRK’ÜN FİKİR HAYATI
Elif
Rümeysa Mar
Şehit
Adil Büyükcengiz AİHL 11-A No: 23 Yıl: 2018
GİRİŞ
Mustafa Kemal Atatürk
Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, Türk devriminin gerçekleştirici sidir. Bu
yüzden tarihimizde çok önemli bir yere sahiptir. Toplumumuzda neredeyse
herkesin Atatürk hakkında bir fikri vardır. Bu kişilerin çoğu Mustafa Kemal
hakkında duydukları bilgilerle veya zayıf araştırmalarla onun hakkında fikir
sahibi olurlar ve onu anladıklarını sanarak ya ona çok büyük bir sevgi duyarlar
ya da büyük bir nefret beslerler. Bu iki kesim ne kadar karşıt görünseler de
aslında aynı noktadadırlar. İkisi de Mustafa Kemal Atatürk'ü anlamazlar. Atatürk
sevgi veya nefret değil anlaşılmayı isteyen bir liderdir. Onu anlamakta
öncelikle onun fikir hayatını anlamaktan geçtiği için bu yazıda onun düşün
dünyasını şekillendiren birtakım etkenlerin tarafsız bir şekilde anlatılması
amaçlanmıştır.
Atatürk, öğrencilik yıllarından itibaren
Osmanlı İmparatorluğunun artık yıkılmak üzere olduğunu yerine imparatorluğun
asli unsuru olan Türklere dayalı bir milli devlet kurulması gerekliliğine
inanıyordu. Yeni devletin hangi temeller üzerine kurulacağı onun düşünce
dünyasının oluşumunda etken olan düşüncede gizli idi. Bu
düşünce dünyasının oluşumunda etkili olan gerçeklerin neler olduğu ve düşün
dünyasının nasıl oluştuğunun anlaşılması için etkilendiği birtakım şeylere bakmak
gerekmektedir. Bu çalışmada da çeşitli kitaplardan, kaynaklardan taramalar
yapılarak Atatürk’ün etkilendiği şehirler, devrimler, kişiler, akımlar
araştırılarak tasnif ve terkip edilmiştir.
ETKİLENDİĞİ
ŞEHİRLER
Selanik
Mustafa Kemal’in
doğduğu ve öğrenim hayatına başladığı şehirdir Selanik. Mustafa Kemal’in
gittiği ilkokul annesi Zübeyde Hanım’in isteğiyle mahalle mektebidir. Babası
Ali Rıza Efendi ise oğlunu yenilikçi bir okul olan Şemsi Efendi Mektebine
vermek ister. Ali Rıza Efendi eşini kırmadan onun isteği üzerine Mustafayı
önce mahalle mektebine verir. Mahalle mektebine verilişinden kısa bir süre
sonra Ali Rıza Efendi, oğlu Mustafayı mahalle mektebinden alarak Şemsi Efendi
okuluna verir. Atatürk’ün kişiliğinin oluşmasında, yenilikçi fikirlerin,
disiplinli duygularının gelişmesinde Şemsi Efendi ve okulun payı büyüktür.
Atatürk, öğrencilik
yıllarında baskıya, kısmen serbestiye dayanan ezberci eğitim öğretim
yöntemlerini bizzat yaşamış, Türk çocuklarının nasıl yetiştirildiklerini,
bunların sonuçlarını incelemiş ve gözlemlemiştir. İlk gittiği geleneksel
mahalle mektebini daha ilk günden sevmemiş ve benimsememiştir. Yıllar sonra
subay olarak Selanik’te bulunduğu sırada her iki okuluda ziyaret etmiş, ilk
gittiği mahalle mektebinin kapısında kocaman bir kilit görünce “Kapanması
isabet olmuştur.’’[1]
demiştir.
Atatürk’ün fikir hayatının şekillenmesinde
Selanik şehrinin özelliklerinin de büyük katkısı vardır. Selanik o zamanlar Osmanlı
Devleti’nin Rumeli’deki en gelişmiş şehridir. Avrupa ile demiryolu bağlantısı
ve işlek bir limanı vardır. Canlı bir ticaret ve sanayi merkezidir. Çeşitli din
ve milleten oluşan nüfusuyla etnik bir çeşitliliğe sahiptir. Burada Türkçe, Rumca, İbranice ve
Bulgarca yayımlanan resmi vilayet gazetesinin yanında Avrupa’da çeşitli
dillerde basılan gazete ve kitapları anında okuma imkanı vardır. Mustafa
Kemal’in 1907 yılında askeri görevle geldiği Selanik’te, gizli bir cemiyet
olarak kurulan İttihat ve Terakki Cemiyeti de faaliyet halindedir. Mustafa
Kemal de bu cemiyete katılır.
İttihat ve
Terakki Cemiyeti, II. Abdülhamit’in 1876 Anayasası’nı yürürlüğe koymasını ve
Meclis-i Mebusan’ı tekrar toplantıya çağırmasını talep eder. İttihat ve Terakki Cemiyetinin çalışmaları sonucunda II.
Meşrutiyet ilan edilir(1908). Bu sırada Mustafa Kemal, bir yandan Selanik’te askeri görevini
sürdürmekte bir yandan da İttihat ve Terakki Cemiyeti’nde çalışarak
İstanbul’daki siyasi gelişmeleri yakından takip etmektedir. O, II.
Meşrutiyet’le yapılan yenilikleri yetersiz bulmuştur ve bu fırsattan
yararlanarak ülkede daha büyük ve daha köklü değişikliklerin gerçekleştirilmesi
gerektiğine inanmıştır. Mustafa Kemal Selanik ve çevresinde yapılan
toplantılarda düşünce ve görüşlerini cesaretle savunmuştur. Fikirleriyle
zamanının söz sahibi kişilerini uyarmaktan çekinmeyişi de bazı kişileri
tedirgin etmiştir. “Bu fenalıkları ortadan
kaldırmak için düşündüğüm ilk tedbir, ordunun siyasetten çekilmesi zaruretiydi.
Bunu diğer arkadaşlar uygun görmüyorlardı.’’[2]
diyerek ordunun siyasetten ayrılması gerektiğini düşündüğünden ve İttihat ve
Terakki ile olan fikir uyuşmazlıkları sebebiyle cemiyetten ayrılır.
Selanik Mustafa Kemal’in
katıldığı cemiyet, öğrenim gördüğü okullar sebebiyle yenilikçi olması, kendini
geliştirmesi, şehrin özellikleri sebebiyle farklı yaşam tarzlarını öğrenmesi,
ve değişik kültürleri tanımasında etkili olmuştur.
Manastır
Mustafa
Kemal Manastır’a askeri idadide öğrenim görmek üzere gelir. Manastır birçok
konsolosluk içerir ve aynı zamanda bir ticaret şehridir. O dönemde aralarında
çekişme olan çeşitli din ve milliyetten insanları barındırmıştır. Sırbistan,
Bulgaristan ve Yunanistan kendi kiliseleri aracılıyla bölgeye hakim olmak
istemişlerdir.
İdadi
sıralarındaki Mustafa Kemal’in fikir hayatına bu bölgenin durumu ve okul
çevresinin büyük bir katkısı vardır. Bir taraftan Fransızcasını geliştiren Mustafa Kemal
burada Vatan ve Hürriyet Şairi Namık Kemal’i ve
eserlerinde Türkçülüğü ön plana çıkaran Mehmet Emin Yurdakul’u tanır. Bu
dönemde Türk kültür ve tarihi ile okuduğu eserler sayesinde Mustafa Kemal’in
fikir hayatı şekillenir. Mustafa Kemal’in Manastır Askeri Lisesi’nde arkadaşı ve
geleceğin ünlü hatibi Ömer Naci, kendisinin edebiyat ve hitabet sanatının
oluşmasına etki eder. Özellikle
tarih bilinci bu dönemde oluşmaya başlar. Mustafa
Kemal’in tarih bilincinin gelişmesinde tarih öğretmeni Mehmet Tevfik Bey’in
rolü büyüktür.
Mustafa
Kemal, bu dönemde bazı Fransız düşünürlerin eserleriyle de tanışır.
Bu yıllarda
Mustafa Kemal’i en çok etkileyen olay 1897 Türk – Yunan Savaşı olur. Bu savaşta
Türk ordusu savaş meydanında kazanmasına rağmen masa başında istediğini
alamamıştır. Öğrenim gördüğü o yıllar içinde yabancı devletlerin Manastır’daki
müdahaleleri Mustafa Kemal’in kafasında Türklerin geleceği ile ilgili ilk soru
işaretlerini uyandırır.
Mustafa Kemal Atatürk Manastır’da tarihe ilgi
duymuş, Milliyetçilik ve Vatanseverlik duyguları pekişmiştir. Fikri altyapısı
burada oluşmuş ve ülke sorunlarına ilgi duymuştur.
İstanbul
Manastır Askeri İdadisi’ni de başarıyla
bitiren Mustafa Kemal, İstanbul’a giderek Harp Okulu’nun Piyade bölümüne girer.
Tarih: 13 Mart 1899. Yaka numarası: 1283.
O günlerden bugünlere ondan kalan en güzel
okul anılarından birisi de Harp Okulu’na yazıldığı gün kayıt defterine yazılan
şu çiçek künyesidir:
“Manastır Askeri İdadisi’nden vürut eden
şakirden (öğrencilerden) Selanik Koca Kasım Mahallesi gümrük memurlarından Ali
Rıza Efendi’nin mahdumu (oğlu) uzun boylu, beyaz benizli Mustafa Kemal Efendi,
Selanik.“[3] Onun öğrencilik
yaşamından günümüze kalan bir iki resmi belgeden biridir bu.
İstanbul Mustafa Kemal’i türlü yönleriyle
etkilemiştir. Şöyle der İstanbul hakkında “Dünyanın iki büyük parçasının
ortasında, Türk vatanının ziyneti, Türk tarihinin serveti, Türk milletinin
gözbebeği İstanbul, bütün vatandaşların kalbinde yeri olan bir şehirdir...’’[4]
Başkent olan İstanbul
aynı zamanda devletin merkezidir ve buradan siyasi faaliyetleri yakından takip
etmek mümkündür. Mustafa Kemal’in Harp Okulu ve Harp
Akademisi yıllarında özellikle Beyoğlu ve Galata birçok yönüyle batı kültürü
estiren semtlerdir. Hemen hemen her gün çeşitli sahne oyunları, gösteriler
düzenlenir; Avrupa’da başta Fransızca olmak üzere çıkarılan birçok gazete,
dergi buralara ulaşırdı.
O zamanlar
padişah, Namık Kemal ve daha az ölçüde Abdülhak Hamit gibi yazarların
“hürriyet’’ kavramıyla ilgili ve bu kavram ile ilgili olmayan eserlerini de
toplattırır ve okunmalarını yasak ederdi. Bunları gizlice okuyanlarla onların
yakınları, ele geçtikçe ağır cezalara çarptırılırdı. Bu gibi eserler ise en çok
İran’da basılıp gizli olarak Osmanlı ülkesine sokulurdu.
Mustafa
Kemal’de daha öğrenci iken bu özdeki eserleri elde edip okulun yatakhanesinde,
yatağının içinde pek kötü ışık şartları altında gizlice okur; idareye bağlı bir
kimsenin yaklaştığını sezince de kitabı yorganının altına sokup uyur gibi
yapardı. Bu geceleri yatakta okuma merakı, okumayı bırakınca da yurdun ağır
durumu ve onu kurtarma çareleri üzerinde uzun düşüncelere dalması onun çok kere
sabahları gereken saatte uyanıp kalkmasını engeller ve arkadaşlarını merak
içinde bırakırdı.
O devirde
ülkenin pek çok yerinde ayaklanmalar olur, ayaklananlara karşı çete savaşı
(Guerilla) tekniğini kullanmak gerekirdi. Bundan başka her an yok olmak
tehlikesiyle karşı karşıya bulunan Osmanlı İmparatorluğunu ve hiç olmazsa onun
Türk kısmını, büyük devletlerin üstün imkanlarına karşı çete savaşlarıyla
korumaya çalışmak gerekebilirdi. Bu gibi düşüncelerle Mustafa Kemal tabiye
öğretmeninin çete savaşı dersine büyük bir ilgiyle bağlanmış, bu işte belirli bir
sorun üzerinde durulmasını öğretmeninden istemişti; o da bunu yapmıştı.
Öğretmen bu ilgiden memnun olmuş, ancak işin inceliğini pek kavramayan bazı
öğrenciler Mustafa Kemal’in bu yoldaki direnmelerini yersiz bulurlardı.
Mustafa
Kemal’i büyük bir tehlike ile karşılaştıran, ordudan çıkarılmasını ve belki de
sürgün edilmesini gerektirebilecek bir olay da onun okul içinde birkaç
arkadaşıyla gizlice bir gazate çıkarmaya kalkışmasıdır. Atatürk bu işe
girişmesinin sebeplerini şöyle anlatır: “Mutat olan derslere iyi çalışıyordum.
Bunların fevkinde (üstünde) olarak bende ve bazı arkadaşlarda yeni fikirler
peyda oldu. Memleketin idaresinde ve siyasetinde fenalıklar olduğunu keşfetmeye
başladık. Binlerce kişiden ibaret olan Mekteb-i Harbiye talebesine bu keşfimizi
anlatmak hevesine düştük, mektep talebesi arasında okunmak üzere mektepte el
yazısıyla bir gazete tesis ettik…’’[5]
Sonda bu iş
idarece sezilir ve kendileri ‘‘suç’’ üstü yakalanırlar. Ancak mektep komutanı
işe siyasal bir öz verip bu gençlerin mahvına gitmez ve bunları yalnızca
derslerinden başka şeylerle uğraşmakla suçlandırarak kendilerine karşı gevşek
davranır.
Öğrenim hayatı boyunca
okuduğu eserler Mustafa Kemal’in düşünce yapısını gerçekçi, akılcı ve bilimsel
bir doğrultuda şekillendirmiştir. Bu sayede yaşamının her döneminde Mustafa
Kemal olaylara aklın ve bilimin ışığında yaklaşmıştır. Onun düşünceleri,
ileride gerçekleştireceği ilke ve inkılapların da temel dayanağını
oluşturmuştur.
Arkadaşlarıyla dergi ve gazete çıkartıp
konferanslara katılması ise liderlik özelliklerinin geliştiğinin bir
göstergesidir.
Sofya
Mustafa Kemal Balkan Savaşları sonrası 27 Ekim 1913'te
disiplini ve başarılarından ötürü Sofya’da askeri büyükelçi (ataşe militer)
olarak görevlendirilir. İlk kez bir batı başkentiyle
tanışır. Sofya’nın renkli kültürel hayatına, devlet adamlarının düzenlediği
balolara, toplantılara katılır. Mustafa
Kemal, Avrupa devletlerinin temsilcileri ile doğrudan görüşme ve fikirlerini
paylaşma imkânı bulur. Böylece Avrupa kültürünü, siyasetini, diplomasisini daha
yakından tanıma fırsatı bulmuştur.
Çeşitli deneyimler kazanmaya
başlar. Bu arada Bulgaristan’da
kalan Türklerle yakın ilişkiler kurar ve Türkler’in yaşadıkları yerleri ziyaret
eder. Bulgaristan’da Türkçe yayınlanan gazetelerle irtibat kurarak bölgedeki
sosyal ve siyasi haklarının yükseltilmesi çalışmalarına katılır. Yaşadığı diğer kentlerin aksine Türkler Sofya’da
azınlıktadır. Azınlıkların nasıl bir yaşam sürdüğünü görmüştür.
Meclis siteminin işleyişini burada iyice gözlemler.
Mustafa Kemal, ileride kuracağı TBMM’nin işleyişi için bir deneyim kazanmıştır.
Sofya’da üstlendiği görev süresince Osmanlı Hükümeti’ni birçok kere yazdığı
raporlarla bilgilendirir. Birçok gözlemini ve analizini bu raporlarda
belirtmiştir.
Sofya’da katıldığı kıyafet balosunda, Yeniçeri
kıyafetini giyip bütün dikkatleri üzerine çekmiştir. Düzenlenen
baloya Yeniçeri kıyafetiyle katılması Mustafa Kemal’in tarih ve kültürüne olan
bağlılığını gösterir.
Sofya, Mustafa Kemal’in siyasi olarak fikir hayatına
deneyim kazandıran kenttir.
FRANSIZ DEVRİMİ
Mustafa Kemal’in fikir hayatının şekillenmesindeki diğer büyük etken ise
Fransız Büyük Devriminin temel ilkeleri olan insan hakları, özgürlük,
bağımsızlık ve ulusallık gibi kavramların Avrupa'dan sonra Asya'da da yayılıp
etkilerinin artmasıdır.
Mustafa Kemal hükümetin tüm yasaklamalarına rağmen Fransa devrimi
hakkındaki ilk bilgileri edinmiş, daha sonralarıda ilgi alanına yönelik olarak
öğrendiği yabancı dil sayesinde de dünyada olup bitenleri, dönemin temel fikir
akımlarını ana hatlarıyla da olsa izleme imkanına kavuşmuştur.
Mustafa Kemal'in Kurtuluş Savaşı yıllarında, Fransa Devriminin yıldönümü
nedeniyle 14 Temmuz 1922'de Ankara'daki Fransız Temsilciliğinde düzenlenen bir
törene katılır ve konuşma yapar. Konuşmasına “Fransız ulusunun 14 Temmuz ulusal
bayramı, biraz da ruhunda özgürlük ve bağımsızlık aşkını taşıyan bütün
ulusların bayramıdır’’[6]
şeklinde başlamıştır.
Mustafa Kemal, yeni Türkiye’nin Cumhurbaşkanı olarak Le Matin gazetesi
muhabirine verdiği ve 8 Mart 1928 günkü Hakimiyet-i Milliye'de yayımlanan
demecinde, Fransa devriminin önemini bir kez daha vurgulayarak Türk devrimi ile
ilişkisini şöyle belirtmiştir:
"Fransa ihtilali bütün dünyaya özgürlük düşüncesini yaymıştır ve bu
düşüncenin bugün de esas ve kaynağı bulunmaktadır. Fakat o tarihten bu yana
insanlık ilerlemiştir. Türk demokrasisi, Fransa ihtilalinin açtığı yolu
izlemiş, fakat kendine özgü belirgin nitelikte gelişmiştir. Çünkü her ulus,
devrimini, toplumsal ortamın baskılarına ve gereksinmelerine bağlı olan durum
ve konumuna ve bu ihtilal ve devrimin olduğu zamana göre yapar"[7]
Bu sözlerden de anlaşıldığı üzere Mustafa Kemal’in özgürlük ve
bağımsızlık düşüncelerinin temelinde Fransız Devrimi yatmaktadır. Atatürk, aynı zamanda Osmanlı Devleti’ni bulunduğu durumdan
kurtarmak için bu devrimle birlikte gelen milliyetçilik akımını benimsemiştir.
ATATÜRK’Ü YETİŞTİREN
ÖĞRETMENLER
Mustafa Kemal, her insan gibi düşünce yapısının oluşumunda ilk etkileri aile
yaşamından ve öğrenimi sırasında kimi öğretmenlerinden almıştır. Cumhurbaşkanı
olduktan sonra da kendisi bunu açık bir şekilde vurgulamıştır. 22 Eylül 1924
günü Samsun 'da, "nereden esin ve kuvvet aldığı" yolunda yöneltilen
bir soruya verdiği cevapta, "uyanışı düne borçlu olduğumuzu"
belirterek şöyle demiştir:
“Diyebilirim ki bugünkü uyanışı
düne, geçmişe borçluyuz. Herhalde babalarımızın, analarımızın, eğiticilerimizin
ruh ve dimağlarımızın gelişmesinde verimli etkileri vardır. Gerçi biz, belki
burada bulunanların tümü, dünyaya geldiğimiz zaman, bu topraklar üzerinde
yaşayanlara birlikte, yok edici bir zorba yönetimin pençesinde idik. Ağızlar
kilitlenmiş idi. Öğretmenler, eğiticiler, yalnız bir noktayı dimağlarda
yerleştirmek zorunluluğunda tutulmakta idi: Benliğini, herşeyini unutarak bir
korkunç hayale boyun eğmek, onun kulu kölesi olmak… Bununla birlikte hatırlamak
gerekir ki, o baskı altında bile bizi bugün için yetiştirmeğe çalışan gerçek ve
özverili öğretmenler, eğiticiler eksik değildi.
“Baylar, açıklamak istiyorum ki, ilk esin, ana-baba kucağından, sonra okuldaki
eğiticinin dilinden, vicdanından, eğitiminden alınır’’[8]
Şemsi Efendi
Atatürk’ün ilk öğretmenlerinden olan Şemsi Efendi Türk eğitim sistemine
büyük yenilikler ve ilkler getirerek önemli katkılar sağlamıştır. Sınıfa
harita, kürsü, karatahta, tebeşir, sıra ve öğretim levhalarını getiren, aynı
zamanda teneffüsleri, beden eğitimi derslerini, gözlem gezileri gibi pedagojik
yöntem ve teknikleri ilk uygulayan öğretmenlerdendir. Onun öğrencileri Rüştiye
son sınıf öğrencilerinden daha iyi yazı yazabilir, okuyabilir, kitap okuma
alışkanlığını kazanmış olduğu fark edilebilir, matematik problemlerini kolayca
çözebilir, coğrafya haritalarını istendiği şekilde kullanabilirlerdi.
Atatürk’ün ilk eğitim döneminde, Şemsi Efendi gibi pedagojik ilkeleri bilen ve
uygulayan bir öğretmenle karşılaşmış olması, içindeki cevherlerin ortaya
çıkmasında, yenilikçi, özgürlükçü olmasında, okuma sevgisi ve
araştırmacılığının gelişmesinde etkili olmuştur.
Şemsi Efendi, aynı zamanda halkın okuma alışkanlığı kazanmasına da önem
veren eğitimcilerdendir. Selanik’te halkın kitap ve gazete okuması amacıyla
açılmış olan kıraathanelere kitap ve dergilerle destek olması onun toplumsal
sorunlara duyarlı bir halk eğitimci olduğunu göstermektedir. Şemsi Efendinin,
halkın gereksinmelerine dönük bakış açısı Atatürk’ü de dolaylı olarak
etkilemiş, küçük yaşlarda toplumsal sorunlara karşı duyarlı olmasını sağlamıştır.
Yüzbaşı Mustafa Bey
Yüzbaşı Mustafa Bey Mustafa Kemal’in Askeri Rüştiyedeki
öğretmenlerinden matematik öğretmenidir. Atatürk’ün Mustafa olan ismine Kemal
ismini eklemiştir. Atatürk’ün
diğer öğrencilerden farkını gören matematik öğretmeni Mustafa Bey Atatürk’ün
kendine güveninin oluşumunda, liderlik özelliklerinin ortaya çıkmasında çok
önemli etkilerde bulunmuştur. Atatürk’ deki matematik sevgisini de fark
eden Mustafa Bey, ona matematik ile ilgili iyi bir rehberlik de yapmıştır. Bu
rehberliğin sonucunda Atatürk’ün hayatında matematik önemli bir yere sahip
olmaya başlamıştır. Problemlere çözümler getirmede, analitik düşünmede,
arkadaşları arasında bu alanda da kendine güvenini artırmıştır.
Yüzbaşı Naküyiddin Bey
Mustafa Kemal’in 1896
da Askeri Rüştiyedeki Fransızca öğretmenidir. Nakiyüddin Bey onda iyi bir yabancı dil bilgisinin temelini,
sevgisini oluşturmuştur. Yabancı dil sevgisinin gelişmesi için farklı
kaynaklara ulaşmasını sağlayacak “eğitsel ortamlar” hazırlamıştır. Fransızca
öğrenmesi, ona Fransız filozoflarından bazılarını o dönemde incelemek, anlamak
olanağı da yaratmıştır. Sadece Fransız filozoflarını değil, yabancı dille
ilgili askeri, siyasi, ekonomik ve sosyolojik alandaki kaynaklara da ulaşması,
onları incelemeye başlaması, Atatürk’e yeni ufuklar açmış, kararlarında
“etkililiğini” artırmıştır. O,
kendisine Fransızca’nın ilk bilgilerini öğretmekle yetinmeyip ülkenin ve
toplumun geleceği hakkında ilk düşünceleri de aşılayan bu öğretmeninden Vatan
ve Hürriyet Derneğinin Selanik Şubesini açarken de yardım görmüştür.
Mehmet Asım Efendi
Mustafa Kemal’in Askeri İdadideki öğretmenlerindendir. O öğrencisinin “askeri anlayışa” ters
düşeceğini düşünerek edebiyata, şiire fazla kapılmasını engellemiş, gelecekteki
liderlik yolunu çizmesinde rehberlik yapmıştır. Yine de Mustafa Kemal
çevresindekilere “güzel yazı yazma arzusu bende baki kaldı”[9]
diyerek edebiyata ilgisinin devam ettiğini ifade etmiştir.
Edebiyat alanındaki bilgileri iyi bir öğretmenden alması Mustafa
Kemal’in konuşmasında etkililiği, yazısının ve anlatımının güzel olmasını
sağlamıştır. Ayrıca, edebiyat sevgisi çevresi ile etkili iletişim kurmasında,
sosyal ortamlarda varlığını kabul ettirmesinde de yardımcı olmuştur.
Atatürk’ün, öğrencisini tanıyan, rehberlik yapan, yönlendiren, Mehmet Asım
Efendi gibi bir öğretmen ile karşılaşması onun için çok önemli bir etken
olmuştur.
Mehmet Tevfik Bey
Askeri İdadideki tarih öğretmeni Mehmet Tevfik Bey
Musta Kemal’de tarih alanında yeni fikirler oluşmasında etkili olmuştur.
Atatürk'ün, "Kendisine minnet borcum
var, bana yeni bir ufuk açtı"[10]
dediği Mehmet Tevfik Bey, derslerinde Fransız devrimi ile diğer devrimlerden ve
düşün hareketlerinden sözettiği gibi genç öğrencisinde tarihe karşı sevgi ve
ilgi de uyandırmıştır. Onu
vatanın korunmasında, Türklük bilincinin pekişmesinde, yurt sevgisinde,
özgürlüğün önemi konusunda bilinçli bir hale getirmiştir. Atatürk ondan aldığı
bilgilerle yaşamı boyunca tarihe ilgi duymuş, geniş bir tarih kültürüne sahip
olmuştur. Bu tarih kültürü
Atatürk’ e sıkıntılı durumların değerlendirilmesinde, geçmişten dersler
almasında ve geleceğe bakışta milletin özelliklerine göre hareket etmesinde
önemli katkılarda bulunmuştur. Atatürk edindiği bu tarih bilinci ile hem
Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki, hem de halk toplantılarındaki söylevlerinde
tarihi olaylardan bilgiler vererek anlatımlarını güçlendirmiş, tarihe olan
ilgisini her zaman hissettirmiştir.
ETKİLENDİĞİ YAZARLAR
Atatürk daha öğrencilik yıllarında Namık
Kemal ve Tevfik Fikret’ten etkilenmiştir.
Bu iki yazarın da vatan ve hürriyet fikirlerinden etkilenmiştir. Onun Harp Okulu ve Harp Akademisinden sınıf
arkadaşları olan Ali Fuat Cebesoy ile Asım Gündüz, öğrenciliklerinde Namık
Kemal'in eserlerini nasıl gizlice okuduklarını ve Mustafa Kemal 'in Namık Kemal'i
“Türk ulusunun yüzyıllardan beri beklediği sesi’’[11]
olarak değerlendirmekte olduğunu anlatmaktadırlar. Ancak Atatürk Namık Kemal’in
romantizmini asla benimsememiş ve tam bir gerçekçi olarak ondan bu konuda ayrı
bir yol tutmuştur.
Öte yandan, Mustafa Kemal'in Aşiyan'ı arkadaşları ile ziyaretinde
deftere yazdıkları “Tavaf-ı tahatturunda
bulunmakla mübahi perestişkaran-ı Fikret’’[12]
sözleri, onun Tevfik Fikret 'i ne denli sevdiğini açıkça yansıtmaktadır.
Mustafa Kemal’in “Türkçü” şairi Mehmet Emin
Yurdakul’un şiirleri ile tanışmasında Ömer Naci’nin etkili olduğu
bilinmektedir. Atatürk’ün fikirlerinin şekillenmesinde Mehmet Emin Yurdakul’un
özellikle “Türkçülük’’ ile ilgili fikirleri önemli bir etkiye sahiptir.
Atatürk’ün etkisinde kaldığı diğer bir yazar ise Ziya Gökalp tir. Cumhuriyet öncesinde Türkiye'deki
düşün akımları içerisinde Ziya Gökalp'in özel ve önemli bir yeri olduğu
kuşkusuzdur. Atatürk'ün
düşünceleri ve uygulamaları arasında genelde bir benzeyiş ve uyum vardır. Fakat
bazı araştırmacılar gibi Ziya Gökalp’i Atatürk’ün düşüncelerinin biricik
"ideolog"u, "mimar"ı kabul etmeğe de olanak yoktur.
Öte yandan Ziya Gökalp, Emile
Durkheim'in Türkiye'deki temsilcisi ve sözcüsü olmakla birlikte Atatürk, bu
ünlü Fransız düşünürünü yalnızca Gökalp aracılığıyla öğrenmekle yetinmemiş,
doğrudan doğruya E. Durkheim'in kitaplarına da eğilmiştir. Gerçekten de onun
toplumsal iş bölümü ve ahlak konularını içeren 2 ana yapıtı daha Cumhuriyet'in
ilk yıllarında Türkçeye çevrilerek Milli Eğitim Bakanlığınca yayımlandığı gibi
Atatürk, E. Durkheim'in kimi yapıtlarının Fransızca asıllarını okumayı ihmal
etmemiştir.
Mustafa Kemal’in daha okul çağlarında bilip okuduğu diğer bir yazar ise J.J Rousseau dur. Atatürk'ün, Fransa devriminin düşünsel
hazırlayıcıları arasında üzerinde en çok durduğu, eserlerini okuduğu ve kendi
düşünce ağının oluşmasında en çok yararlandığı düşünürlerin başında J. J.
Rousseau gelmektedir. O, bu Fransız düşünürünün
şahsiyet olarak özgürlükçü, toplumsal siyasal rejim olarak da cumhuriyetçi
olmasından oldukça etkilenmiştir. Mustafa Kemal’in özgürlüğe verdiği önemi
de “Hürriyet ve bağımsızlık benim
karakterimdir.’’[13]
sözünden anlayabilmekteyiz.
Atatürk’ün Rousseau’nun “Contrat Social” (Toplum Sözleşmesi) adlı
eserinin 1913’te yapılmış olan Türkçe çevirisini de çok dikkatli bir şekilde
okuyup çeşitli notlar aldığı ve bu kitabı işaretleyerek okuduğu bilinmektedir.
Mustafa Kemal J.J Rousseau hakkında “…Jean Jacques Rousseau’yu baştan sona
kadar okuyunuz. Ben bunu okuduğum vakit, gerçek olduğuna inandığım, bu kitap
sahibinde iki esas gördüm. Birincisi bu ıstırap, diğeri bir cinnettir. Merak
ettim. Özel hallerini araştırdım. Anladım ki, hakikaten bu adam mecnun idi. Ve
cinnet halinde bu eserini yazmıştır. Bundan dolayı, çok ve çok dayandığımız bu
teori, böyle bir dimağın ürünüdür.’’ demiştir.[14]
Bununla birlikte Atatürk Montesquıeu’nun
“Yasaların Ruhu” adlı ünlü yapıtını da incelemiştir. Bu kitapta Mustafa Kemal
özellikle cumhuriyet ile ilgili bölümler üzerinde durmuştur. Montesquieu'nün bu
kitabının daha Cumhuriyetin ilk yılında Türkçeye çevriltilerek Milli Eğitim
Bakanlığınca bastırılması, bu Fransız düşünürüne verilen önemi göstermektedir.
Atatürk, Gobıneau’nun “ İnsan Irklarının
Eşitsizliği Üzerine Deneme” başlıklı kitabını da incelemiştir fakat Atatürk
Gobıneau’nun görüşlerine katılmamıştır. Atatürk “ millet” tanımında Ernest Renan’ın ve Euqene Pıttard’ın görüşlerine katılmaktadır. Bunda adı geçen düşünürlerin
“ ırkçı” olmayışları ve “millet” tanımını, antropolojik bir kavram olarak
değil, dil ve kültüre, ülkü birliğine bağlı bir kavram olarak görmeleri
yatmaktadır. Bu düşünce biçimi de Atatürk’ün Milliyetçilik anlayışını
tanımlamaktadır. Atatürk’ün “ Ne Mutlu Türk’üm diyene”
sözü de ırk anlamında değil bu düşünceden kaynaklanmaktadır.
RASYONALİZM VE POZİTİVİZM’İN ETKİLERİ
Atatürk’ün düşüncelerinde ve gerçekleştirdiği “Türk Devrimi” nin
temellerinde büyük ölçüde Rasyonalizm (Akılcılık) ve Pozitivizm (Olguculuk)’in
izleri görülmektedir. Aklı ve bilimi kendine rehber edinen ve hurafelere karşı
çıkan Atatürk’ün bu iki özelliğinin en önde gelen nitelikleri olduğunu
söyleyebiliriz.
Rasyonalizm’in önemli
temsilcilerinden Descartes’in Discours sur la Methode (Metot
Üzerine Konuşmalar) kitabı Atatürk’ün isteğiyle Türkçeye çevrilerek Milli
Eğitim Bakanlığı tarafından basılmıştır. Rasyonalizm’in diğer önemli temsilcisi
olan Immanuel Kant’ın eserlerinden “Kant ve Felsefesi” adlı inceleme de yine o
dönemde yayınlanmıştır.
Mustafa Kemal'in gençlik
yılları, pozitivizmin Türkiye'de etkili olduğu bir döneme rastlamıştı.
Onun,
pozitivizmin öncüsü olan Auguste Comte da incelemesi, bilim dışı, fizik ötesi
kavramlardan uzaklaşmasında etkili olmuştur. Böylece Atatürk, rasyonalizm ve
pozitivizm gibi kaynakların temel alındığı felsefi akımları ulusal öze
dayandırarak bir senteze gidebilmiştir. Bu sentez ise, yeni Türk devletinin
temellerinin atılmasında etkili olmuştur.
SONUÇ
Ulusal kimliğin
oluşturulmasında ve millet şuurunun pekiştirilmesinde “Tarih Bilimi” önemli bir
yere sahiptir. Tarih bilincine sahip olunmadan bugünü anlamak ve geleceğe
yönelik öngörülerde bulunmak bireyi de toplumu da yanıltır. İşte bu nedenle;
geçmişi anlamaya ve yorumlamaya gereksinim duyulur. Atatürk’te geçmişimizde var
olan ve anlaşılması gereken önemli bir liderdir. O devlet, siyaset, asker ve de
en önemlisi düşün adamlarından birisidir. Bu özelliklerinin
oluşmasında onun yetiştiği ortam önemli bir yer tutmaktadır. Bahsedilen bu
ortam Osmanlı imparatorluğunun yıkılış süreceine denk gelen bir zaman
dilimidir. Bu bakımdan Mustafa Kemal Atatürk, Osmanlı sonrasında nelerin olması
ya da nelerin yapılması gerektiği konusunda dönemin en önde gelen düşün
adamlarının kitaplarını okuyarak, çeşitli etkinliklere katılarak, devrimleri ve
fikir akımlarını takip ederek dünyada olup biten her şeyden haberdar olarak
hareket etmiştir. Mustafa Kemal Atatürk'ün düşün dünyasının oluşumunda etkili
olan görüşlerinden kendisi ve düşüncesine yakın olan tarafları almış, görüp
tanık olduğu her şeyin etkisinde kalmamış, fikir dünyasına almamıştır. Bu
açıdan bakıldığında Mustafa Kemal Atatürk'ün yeni bir Türkiye Cumhuriyeti ve modern
bir Türk toplumu oluşturma çabası tesadüfi gelişmeler sonucu değil, daha öğrencilik
yıllarından itibaren başlayan düşünce dünyasının şekillenmesinde modern dünyayı
meydana getiren düşüncenin etkisi büyüktür.
Türkiye Cumhuriyeti’nin
kuruluş süreçlerini anlamak için Mustafa Kemal Atatürk’ün düşün dünyasına
bakmak ve nasıl şekillendiğinin anlaşılması gerekmektedir. Düşün dünyasının
nasıl şekillendiğini algılamak için dönemin dünyasını, düşün hayatını ve okuduğu
eserleri, yazarları çok iyi değerlendirmek gereği kendini göstermektedir.
Kaynakça
Kocatürk, Utkan,
Atatürk’ün Fikir Ve Düşünceleri, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2007
Pekel, İhsan, Atatürk’ü
Anlamak ve Anmak-2, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2005
Sönmez, Cemil,
Atatürk’ün Annesi Zübeyde Hanım, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2007
Turan, Şerafettin,
Atatürk’ün Düşünce Yapısını Etkileyen Olaylar, Düşünürler, Kitaplar, Türk Tarih
Kurumu Yayınları, Ankara, 1982
Bayur, Yusuf Hikmet,
Atatürk’ün Hayatı Ve Eseri, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 1990
Evsile, Mehmet,
Atatürk’ün Söylev Ve Demeçleri’nin Konular İndeksi, Atatürk Araştırma Merkezi,
Ankara, 1999
Taş, Sait, “Atatürk’ün
Düşünce Yapısına Etki Eden Unsurlar“, Dergipark, Cilt 2, Sayı 2, Haziran, 2010
www.ataturkinkilaplari.com
sosyalbilge.com
www.sessiztarih.net
dahibeyin.blogspot.com
[1] Sönmez, Cemil, Atatürk’ün Annesi
Zübeyde Hanım, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2007, s.31
[2] Evsile, Mehmet, Atatürk’ün
Söylev Ve Demeçleri’nin Konular İndeksi, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara,
1999, s.90
[3] Sönmez, Cemil, Atatürk’ün Annesi
Zübeyde Hanım, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2007, s.48
[4] Evsile, Mehmet, Atatürk’ün
Söylev Ve Demeçleri’nin Konular İndeksi, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara,
1999, s.50
[5] Bayur, Yusuf Hikmet, Atatürk
Hayatı Ve Eseri, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 1990, s.12
[6] Turan, Şerafettin, Atatürk’ün
Düşünce Yapısını Etkileyen Olaylar, Düşünürler, Kitaplar, Türk Tarih Kurumu
Yayınları, Ankara, 1982, s.10
[7] Turan, Şerafettin, Atatürk’ün
Düşünce Yapısını Etkileyen Olaylar, Düşünürler, Kitaplar, Türk Tarih Kurumu
Yayınları, Ankara, 1982, s.10-11
[8] Turan, Şerafettin, Atatürk’ün
Düşünce Yapısını Etkileyen Olaylar, Düşünürler, Kitaplar, Türk Tarih Kurumu
Yayınları, Ankara, 1982, s.5
[9]
Taş, Sait, “Atatürk’ün Düşünce Yapısına Etki Eden Unsurlar“, Dergipark,
Cilt 2, Sayı 2, Haziran, 2010, s.75
[10] Turan, Şerafettin, Atatürk’ün
Düşünce Yapısını Etkileyen Olaylar, Düşünürler, Kitaplar, Türk Tarih Kurumu
Yayınları, Ankara, 1982, s.6
[11] Turan, Şerafettin, Atatürk’ün
Düşünce Yapısını Etkileyen Olaylar, Düşünürler, Kitaplar, Türk Tarih Kurumu
Yayınları, Ankara, 1982, s.7
[12] Turan, Şerafettin, Atatürk’ün
Düşünce Yapısını Etkileyen Olaylar, Düşünürler, Kitaplar, Türk Tarih Kurumu
Yayınları, Ankara, 1982, s.8 / bu sözler "Anma ziyaretinde bulunmakla
kıvanç duyan Fikret dostları" anlamına gelmektedir.
[14] Evsile, Mehmet, Atatürk’ün
Söylev Ve Demeçleri’nin Konular İndeksi, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara,
1999, s.58-59
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder