29 Nisan 2019 Pazartesi

Mustafa Kemal Atatürk'ün Fikir Hayatı


MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN FİKİR HAYATI

Elif Rümeysa Mar
Şehit Adil Büyükcengiz AİHL 11-A No: 23 Yıl: 2018
GİRİŞ
Mustafa Kemal Atatürk Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, Türk devriminin gerçekleştirici sidir. Bu yüzden tarihimizde çok önemli bir yere sahiptir. Toplumumuzda neredeyse herkesin Atatürk hakkında bir fikri vardır. Bu kişilerin çoğu Mustafa Kemal hakkında duydukları bilgilerle veya zayıf araştırmalarla onun hakkında fikir sahibi olurlar ve onu anladıklarını sanarak ya ona çok büyük bir sevgi duyarlar ya da büyük bir nefret beslerler. Bu iki kesim ne kadar karşıt görünseler de aslında aynı noktadadırlar. İkisi de Mustafa Kemal Atatürk'ü anlamazlar. Atatürk sevgi veya nefret değil anlaşılmayı isteyen bir liderdir. Onu anlamakta öncelikle onun fikir hayatını anlamaktan geçtiği için bu yazıda onun düşün dünyasını şekillendiren birtakım etkenlerin tarafsız bir şekilde anlatılması amaçlanmıştır.
 Atatürk, öğrencilik yıllarından itibaren Osmanlı İmparatorluğunun artık yıkılmak üzere olduğunu yerine imparatorluğun asli unsuru olan Türklere dayalı bir milli devlet kurulması gerekliliğine inanıyordu. Yeni devletin hangi temeller üzerine kurulacağı onun düşünce dünyasının oluşumunda etken olan düşüncede gizli idi. Bu düşünce dünyasının oluşumunda etkili olan gerçeklerin neler olduğu ve düşün dünyasının nasıl oluştuğunun anlaşılması için etkilendiği birtakım şeylere bakmak gerekmektedir. Bu çalışmada da çeşitli kitaplardan, kaynaklardan taramalar yapılarak Atatürk’ün etkilendiği şehirler, devrimler, kişiler, akımlar araştırılarak tasnif ve terkip edilmiştir.
ETKİLENDİĞİ ŞEHİRLER
Selanik
Mustafa Kemal’in doğduğu ve öğrenim hayatına başladığı şehirdir Selanik. Mustafa Kemal’in gittiği ilkokul annesi Zübeyde Hanım’in isteğiyle mahalle mektebidir. Babası Ali Rıza Efendi ise oğlunu yenilikçi bir okul olan Şemsi Efendi Mektebine vermek ister. Ali Rıza Efendi eşini kırmadan onun isteği üzerine Mustafayı önce mahalle mektebine verir. Mahalle mektebine verilişinden kısa bir süre sonra Ali Rıza Efendi, oğlu Mustafayı mahalle mektebinden alarak Şemsi Efendi okuluna verir. Atatürk’ün kişiliğinin oluşmasında, yenilikçi fikirlerin, disiplinli duygularının gelişmesinde Şemsi Efendi ve okulun payı büyüktür.
Atatürk, öğrencilik yıllarında baskıya, kısmen serbestiye dayanan ezberci eğitim öğretim yöntemlerini bizzat yaşamış, Türk çocuklarının nasıl yetiştirildiklerini, bunların sonuçlarını incelemiş ve gözlemlemiştir. İlk gittiği geleneksel mahalle mektebini daha ilk günden sevmemiş ve benimsememiştir. Yıllar sonra subay olarak Selanik’te bulunduğu sırada her iki okuluda ziyaret etmiş, ilk gittiği mahalle mektebinin kapısında kocaman bir kilit görünce “Kapanması isabet olmuştur.’’[1] demiştir.
 Atatürk’ün fikir hayatının şekillenmesinde Selanik şehrinin özelliklerinin de büyük katkısı vardır. Selanik o zamanlar Osmanlı Devleti’nin Rumeli’deki en gelişmiş şehridir. Avrupa ile demiryolu bağlantısı ve işlek bir limanı vardır. Canlı bir ticaret ve sanayi merkezidir. Çeşitli din ve milleten oluşan nüfusuyla etnik bir çeşitliliğe sahiptir. Burada Türkçe, Rumca, İbranice ve Bulgarca yayımlanan resmi vilayet gazetesinin yanında Avrupa’da çeşitli dillerde basılan gazete ve kitapları anında okuma imkanı vardır. Mustafa Kemal’in 1907 yılında askeri görevle geldiği Selanik’te, gizli bir cemiyet olarak kurulan İttihat ve Terakki Cemiyeti de faaliyet halindedir. Mustafa Kemal de bu cemiyete katılır.
İttihat ve Terakki Cemiyeti, II. Abdülhamit’in 1876 Anayasası’nı yürürlüğe koymasını ve Meclis-i Mebusan’ı tekrar toplantıya çağırmasını talep eder. İttihat ve Terakki Cemiyetinin çalışmaları sonucunda II. Meşrutiyet ilan edilir(1908).  Bu sırada Mustafa Kemal, bir yandan Selanik’te askeri görevini sürdürmekte bir yandan da İttihat ve Terakki Cemiyeti’nde çalışarak İstanbul’daki siyasi gelişmeleri yakından takip etmektedir. O, II. Meşrutiyet’le yapılan yenilikleri yetersiz bulmuştur ve bu fırsattan yararlanarak ülkede daha büyük ve daha köklü değişikliklerin gerçekleştirilmesi gerektiğine inanmıştır. Mustafa Kemal Selanik ve çevresinde yapılan toplantılarda düşünce ve görüşlerini cesaretle savunmuştur. Fikirleriyle zamanının söz sahibi kişilerini uyarmaktan çekinmeyişi de bazı kişileri tedirgin etmiştir. “Bu fenalıkları ortadan kaldırmak için düşündüğüm ilk tedbir, ordunun siyasetten çekilmesi zaruretiydi. Bunu diğer arkadaşlar uygun görmüyorlardı.’’[2] diyerek ordunun siyasetten ayrılması gerektiğini düşündüğünden ve İttihat ve Terakki ile olan fikir uyuşmazlıkları sebebiyle cemiyetten ayrılır.
Selanik Mustafa Kemal’in katıldığı cemiyet, öğrenim gördüğü okullar sebebiyle yenilikçi olması, kendini geliştirmesi, şehrin özellikleri sebebiyle farklı yaşam tarzlarını öğrenmesi, ve değişik kültürleri tanımasında etkili olmuştur.
Manastır
Mustafa Kemal Manastır’a askeri idadide öğrenim görmek üzere gelir. Manastır birçok konsolosluk içerir ve aynı zamanda bir ticaret şehridir. O dönemde aralarında çekişme olan çeşitli din ve milliyetten insanları barındırmıştır. Sırbistan, Bulgaristan ve Yunanistan kendi kiliseleri aracılıyla bölgeye hakim olmak istemişlerdir.
İdadi sıralarındaki Mustafa Kemal’in fikir hayatına bu bölgenin durumu ve okul çevresinin büyük bir katkısı vardır.  Bir taraftan Fransızcasını geliştiren Mustafa Kemal burada Vatan ve Hürriyet Şairi Namık Kemal’i ve eserlerinde Türkçülüğü ön plana çıkaran Mehmet Emin Yurdakul’u tanır. Bu dönemde Türk kültür ve tarihi ile okuduğu eserler sayesinde Mustafa Kemal’in fikir hayatı şekillenir. Mustafa Kemal’in Manastır Askeri Lisesi’nde arkadaşı ve geleceğin ünlü hatibi Ömer Naci, kendisinin edebiyat ve hitabet sanatının oluşmasına etki eder.  Özellikle tarih bilinci bu dönemde oluşmaya başlar. Mustafa Kemal’in tarih bilincinin gelişmesinde tarih öğretmeni Mehmet Tevfik Bey’in rolü büyüktür.
Mustafa Kemal, bu dönemde bazı Fransız düşünürlerin eserleriyle de tanışır.
Bu yıllarda Mustafa Kemal’i en çok etkileyen olay 1897 Türk – Yunan Savaşı olur. Bu savaşta Türk ordusu savaş meydanında kazanmasına rağmen masa başında istediğini alamamıştır. Öğrenim gördüğü o yıllar içinde yabancı devletlerin Manastır’daki müdahaleleri Mustafa Kemal’in kafasında Türklerin geleceği ile ilgili ilk soru işaretlerini uyandırır. 
Mustafa Kemal Atatürk Manastır’da tarihe ilgi duymuş, Milliyetçilik ve Vatanseverlik duyguları pekişmiştir. Fikri altyapısı burada oluşmuş ve ülke sorunlarına ilgi duymuştur.
İstanbul
Manastır Askeri İdadisi’ni de başarıyla bitiren Mustafa Kemal, İstanbul’a giderek Harp Okulu’nun Piyade bölümüne girer. Tarih: 13 Mart 1899. Yaka numarası: 1283.
O günlerden bugünlere ondan kalan en güzel okul anılarından birisi de Harp Okulu’na yazıldığı gün kayıt defterine yazılan şu çiçek künyesidir:
“Manastır Askeri İdadisi’nden vürut eden şakirden (öğrencilerden) Selanik Koca Kasım Mahallesi gümrük memurlarından Ali Rıza Efendi’nin mahdumu (oğlu) uzun boylu, beyaz benizli Mustafa Kemal Efendi, Selanik.“[3] Onun öğrencilik yaşamından günümüze kalan bir iki resmi belgeden biridir bu.
İstanbul Mustafa Kemal’i türlü yönleriyle etkilemiştir. Şöyle der İstanbul hakkında “Dünyanın iki büyük parçasının ortasında, Türk vatanının ziyneti, Türk tarihinin serveti, Türk milletinin gözbebeği İstanbul, bütün vatandaşların kalbinde yeri olan bir şehirdir...’’[4]
Başkent olan İstanbul aynı zamanda devletin merkezidir ve buradan siyasi faaliyetleri yakından takip etmek mümkündür. Mustafa Kemal’in Harp Okulu ve Harp Akademisi yıllarında özellikle Beyoğlu ve Galata birçok yönüyle batı kültürü estiren semtlerdir. Hemen hemen her gün çeşitli sahne oyunları, gösteriler düzenlenir; Avrupa’da başta Fransızca olmak üzere çıkarılan birçok gazete, dergi buralara ulaşırdı.
O zamanlar padişah, Namık Kemal ve daha az ölçüde Abdülhak Hamit gibi yazarların “hürriyet’’ kavramıyla ilgili ve bu kavram ile ilgili olmayan eserlerini de toplattırır ve okunmalarını yasak ederdi. Bunları gizlice okuyanlarla onların yakınları, ele geçtikçe ağır cezalara çarptırılırdı. Bu gibi eserler ise en çok İran’da basılıp gizli olarak Osmanlı ülkesine sokulurdu.
Mustafa Kemal’de daha öğrenci iken bu özdeki eserleri elde edip okulun yatakhanesinde, yatağının içinde pek kötü ışık şartları altında gizlice okur; idareye bağlı bir kimsenin yaklaştığını sezince de kitabı yorganının altına sokup uyur gibi yapardı. Bu geceleri yatakta okuma merakı, okumayı bırakınca da yurdun ağır durumu ve onu kurtarma çareleri üzerinde uzun düşüncelere dalması onun çok kere sabahları gereken saatte uyanıp kalkmasını engeller ve arkadaşlarını merak içinde bırakırdı.
O devirde ülkenin pek çok yerinde ayaklanmalar olur, ayaklananlara karşı çete savaşı (Guerilla) tekniğini kullanmak gerekirdi. Bundan başka her an yok olmak tehlikesiyle karşı karşıya bulunan Osmanlı İmparatorluğunu ve hiç olmazsa onun Türk kısmını, büyük devletlerin üstün imkanlarına karşı çete savaşlarıyla korumaya çalışmak gerekebilirdi. Bu gibi düşüncelerle Mustafa Kemal tabiye öğretmeninin çete savaşı dersine büyük bir ilgiyle bağlanmış, bu işte belirli bir sorun üzerinde durulmasını öğretmeninden istemişti; o da bunu yapmıştı. Öğretmen bu ilgiden memnun olmuş, ancak işin inceliğini pek kavramayan bazı öğrenciler Mustafa Kemal’in bu yoldaki direnmelerini yersiz bulurlardı.
Mustafa Kemal’i büyük bir tehlike ile karşılaştıran, ordudan çıkarılmasını ve belki de sürgün edilmesini gerektirebilecek bir olay da onun okul içinde birkaç arkadaşıyla gizlice bir gazate çıkarmaya kalkışmasıdır. Atatürk bu işe girişmesinin sebeplerini şöyle anlatır: “Mutat olan derslere iyi çalışıyordum. Bunların fevkinde (üstünde) olarak bende ve bazı arkadaşlarda yeni fikirler peyda oldu. Memleketin idaresinde ve siyasetinde fenalıklar olduğunu keşfetmeye başladık. Binlerce kişiden ibaret olan Mekteb-i Harbiye talebesine bu keşfimizi anlatmak hevesine düştük, mektep talebesi arasında okunmak üzere mektepte el yazısıyla bir gazete tesis ettik…’’[5]
Sonda bu iş idarece sezilir ve kendileri ‘‘suç’’ üstü yakalanırlar. Ancak mektep komutanı işe siyasal bir öz verip bu gençlerin mahvına gitmez ve bunları yalnızca derslerinden başka şeylerle uğraşmakla suçlandırarak kendilerine karşı gevşek davranır.
Öğrenim hayatı boyunca okuduğu eserler Mustafa Kemal’in düşünce yapısını gerçekçi, akılcı ve bilimsel bir doğrultuda şekillendirmiştir. Bu sayede yaşamının her döneminde Mustafa Kemal olaylara aklın ve bilimin ışığında yaklaşmıştır. Onun düşünceleri, ileride gerçekleştireceği ilke ve inkılapların da temel dayanağını oluşturmuştur.
Arkadaşlarıyla dergi ve gazete çıkartıp konferanslara katılması ise liderlik özelliklerinin geliştiğinin bir göstergesidir.
Sofya
Mustafa Kemal Balkan Savaşları sonrası 27 Ekim 1913'te disiplini ve başarılarından ötürü Sofya’da askeri büyükelçi (ataşe militer) olarak görevlendirilir. İlk kez bir batı başkentiyle tanışır. Sofya’nın renkli kültürel hayatına, devlet adamlarının düzenlediği balolara, toplantılara katılır. Mustafa Kemal, Avrupa devletlerinin temsilcileri ile doğrudan görüşme ve fikirlerini paylaşma imkânı bulur. Böylece Avrupa kültürünü, siyasetini, diplomasisini daha yakından tanıma fırsatı bulmuştur. Çeşitli deneyimler kazanmaya başlar. Bu arada Bulgaristan’da kalan Türklerle yakın ilişkiler kurar ve Türkler’in yaşadıkları yerleri ziyaret eder. Bulgaristan’da Türkçe yayınlanan gazetelerle irtibat kurarak bölgedeki sosyal ve siyasi haklarının yükseltilmesi çalışmalarına katılır. Yaşadığı diğer kentlerin aksine Türkler Sofya’da azınlıktadır. Azınlıkların nasıl bir yaşam sürdüğünü görmüştür.
Meclis siteminin işleyişini burada iyice gözlemler. Mustafa Kemal, ileride kuracağı TBMM’nin işleyişi için bir deneyim kazanmıştır. Sofya’da üstlendiği görev süresince Osmanlı Hükümeti’ni birçok kere yazdığı raporlarla bilgilendirir. Birçok gözlemini ve analizini bu raporlarda belirtmiştir.
Sofya’da katıldığı kıyafet balosunda, Yeniçeri kıyafetini giyip bütün dikkatleri üzerine çekmiştir. Düzenlenen baloya Yeniçeri kıyafetiyle katılması Mustafa Kemal’in tarih ve kültürüne olan bağlılığını gösterir.
Sofya, Mustafa Kemal’in siyasi olarak fikir hayatına deneyim kazandıran kenttir.
FRANSIZ DEVRİMİ
Mustafa Kemal’in fikir hayatının şekillenmesindeki diğer büyük etken ise Fransız Büyük Devriminin temel ilkeleri olan insan hakları, özgürlük, bağımsızlık ve ulusallık gibi kavramların Avrupa'dan sonra Asya'da da yayılıp etkilerinin artmasıdır.
Mustafa Kemal hükümetin tüm yasaklamalarına rağmen Fransa devrimi hakkındaki ilk bilgileri edinmiş, daha sonralarıda ilgi alanına yönelik olarak öğrendiği yabancı dil sayesinde de dünyada olup bitenleri, dönemin temel fikir akımlarını ana hatlarıyla da olsa izleme imkanına kavuşmuştur.
Mustafa Kemal'in Kurtuluş Savaşı yıllarında, Fransa Devriminin yıldönümü nedeniyle 14 Temmuz 1922'de Ankara'daki Fransız Temsilciliğinde düzenlenen bir törene katılır ve konuşma yapar. Konuşmasına “Fransız ulusunun 14 Temmuz ulusal bayramı, biraz da ruhunda özgürlük ve bağımsızlık aşkını taşıyan bütün ulusların bayramıdır’’[6] şeklinde başlamıştır.
Mustafa Kemal, yeni Türkiye’nin Cumhurbaşkanı olarak Le Matin gazetesi muhabirine verdiği ve 8 Mart 1928 günkü Hakimiyet-i Milliye'de yayımlanan demecinde, Fransa devriminin önemini bir kez daha vurgulayarak Türk devrimi ile ilişkisini şöyle belirtmiştir:
"Fransa ihtilali bütün dünyaya özgürlük düşüncesini yaymıştır ve bu düşüncenin bugün de esas ve kaynağı bulunmaktadır. Fakat o tarihten bu yana insanlık ilerlemiştir. Türk demokrasisi, Fransa ihtilalinin açtığı yolu izlemiş, fakat kendine özgü belirgin nitelikte gelişmiştir. Çünkü her ulus, devrimini, toplumsal ortamın baskılarına ve gereksinmelerine bağlı olan durum ve konumuna ve bu ihtilal ve devrimin olduğu zamana göre yapar"[7]
Bu sözlerden de anlaşıldığı üzere Mustafa Kemal’in özgürlük ve bağımsızlık düşüncelerinin temelinde Fransız Devrimi yatmaktadır. Atatürk, aynı zamanda Osmanlı Devleti’ni bulunduğu durumdan kurtarmak için bu devrimle birlikte gelen milliyetçilik akımını benimsemiştir.
ATATÜRK’Ü YETİŞTİREN ÖĞRETMENLER
Mustafa Kemal, her insan gibi düşünce yapısının oluşumunda ilk etkileri aile yaşamından ve öğrenimi sırasında kimi öğretmenlerinden almıştır. Cumhurbaşkanı olduktan sonra da kendisi bunu açık bir şekilde vurgulamıştır. 22 Eylül 1924 günü Samsun 'da, "nereden esin ve kuvvet aldığı" yolunda yöneltilen bir soruya verdiği cevapta, "uyanışı düne borçlu olduğumuzu" belirterek şöyle demiştir:
 “Diyebilirim ki bugünkü uyanışı düne, geçmişe borçluyuz. Herhalde babalarımızın, analarımızın, eğiticilerimizin ruh ve dimağlarımızın gelişmesinde verimli etkileri vardır. Gerçi biz, belki burada bulunanların tümü, dünyaya geldiğimiz zaman, bu topraklar üzerinde yaşayanlara birlikte, yok edici bir zorba yönetimin pençesinde idik. Ağızlar kilitlenmiş idi. Öğretmenler, eğiticiler, yalnız bir noktayı dimağlarda yerleştirmek zorunluluğunda tutulmakta idi: Benliğini, herşeyini unutarak bir korkunç hayale boyun eğmek, onun kulu kölesi olmak… Bununla birlikte hatırlamak gerekir ki, o baskı altında bile bizi bugün için yetiştirmeğe çalışan gerçek ve özverili öğretmenler, eğiticiler eksik değildi.
“Baylar, açıklamak istiyorum ki, ilk esin, ana-baba kucağından, sonra okuldaki eğiticinin dilinden, vicdanından, eğitiminden alınır’’[8]
Şemsi Efendi
Atatürk’ün ilk öğretmenlerinden olan Şemsi Efendi Türk eğitim sistemine büyük yenilikler ve ilkler getirerek önemli katkılar sağlamıştır. Sınıfa harita, kürsü, karatahta, tebeşir, sıra ve öğretim levhalarını getiren, aynı zamanda teneffüsleri, beden eğitimi derslerini, gözlem gezileri gibi pedagojik yöntem ve teknikleri ilk uygulayan öğretmenlerdendir. Onun öğrencileri Rüştiye son sınıf öğrencilerinden daha iyi yazı yazabilir, okuyabilir, kitap okuma alışkanlığını kazanmış olduğu fark edilebilir, matematik problemlerini kolayca çözebilir, coğrafya haritalarını istendiği şekilde kullanabilirlerdi. Atatürk’ün ilk eğitim döneminde, Şemsi Efendi gibi pedagojik ilkeleri bilen ve uygulayan bir öğretmenle karşılaşmış olması, içindeki cevherlerin ortaya çıkmasında, yenilikçi, özgürlükçü olmasında, okuma sevgisi ve araştırmacılığının gelişmesinde etkili olmuştur.
Şemsi Efendi, aynı zamanda halkın okuma alışkanlığı kazanmasına da önem veren eğitimcilerdendir. Selanik’te halkın kitap ve gazete okuması amacıyla açılmış olan kıraathanelere kitap ve dergilerle destek olması onun toplumsal sorunlara duyarlı bir halk eğitimci olduğunu göstermektedir. Şemsi Efendinin, halkın gereksinmelerine dönük bakış açısı Atatürk’ü de dolaylı olarak etkilemiş, küçük yaşlarda toplumsal sorunlara karşı duyarlı olmasını sağlamıştır.
Yüzbaşı Mustafa Bey
Yüzbaşı Mustafa Bey Mustafa Kemal’in Askeri Rüştiyedeki öğretmenlerinden matematik öğretmenidir. Atatürk’ün Mustafa olan ismine Kemal ismini eklemiştir. Atatürk’ün diğer öğrencilerden farkını gören matematik öğretmeni Mustafa Bey Atatürk’ün kendine güveninin oluşumunda, liderlik özelliklerinin ortaya çıkmasında çok önemli etkilerde bulunmuştur.   Atatürk’ deki matematik sevgisini de fark eden Mustafa Bey, ona matematik ile ilgili iyi bir rehberlik de yapmıştır. Bu rehberliğin sonucunda Atatürk’ün hayatında matematik önemli bir yere sahip olmaya başlamıştır. Problemlere çözümler getirmede, analitik düşünmede, arkadaşları arasında bu alanda da kendine güvenini artırmıştır.
Yüzbaşı Naküyiddin Bey
Mustafa Kemal’in 1896 da Askeri Rüştiyedeki Fransızca öğretmenidir. Nakiyüddin Bey onda iyi bir yabancı dil bilgisinin temelini, sevgisini oluşturmuştur. Yabancı dil sevgisinin gelişmesi için farklı kaynaklara ulaşmasını sağlayacak “eğitsel ortamlar” hazırlamıştır. Fransızca öğrenmesi, ona Fransız filozoflarından bazılarını o dönemde incelemek, anlamak olanağı da yaratmıştır. Sadece Fransız filozoflarını değil, yabancı dille ilgili askeri, siyasi, ekonomik ve sosyolojik alandaki kaynaklara da ulaşması, onları incelemeye başlaması, Atatürk’e yeni ufuklar açmış, kararlarında “etkililiğini” artırmıştır. O, kendisine Fransızca’nın ilk bilgilerini öğretmekle yetinmeyip ülkenin ve toplumun geleceği hakkında ilk düşünceleri de aşılayan bu öğretmeninden Vatan ve Hürriyet Derneğinin Selanik Şubesini açarken de yardım görmüştür.
Mehmet Asım Efendi
Mustafa Kemal’in Askeri İdadideki öğretmenlerindendir. O öğrencisinin “askeri anlayışa” ters düşeceğini düşünerek edebiyata, şiire fazla kapılmasını engellemiş, gelecekteki liderlik yolunu çizmesinde rehberlik yapmıştır. Yine de Mustafa Kemal çevresindekilere “güzel yazı yazma arzusu bende baki kaldı”[9] diyerek edebiyata ilgisinin devam ettiğini ifade etmiştir.
Edebiyat alanındaki bilgileri iyi bir öğretmenden alması Mustafa Kemal’in konuşmasında etkililiği, yazısının ve anlatımının güzel olmasını sağlamıştır. Ayrıca, edebiyat sevgisi çevresi ile etkili iletişim kurmasında, sosyal ortamlarda varlığını kabul ettirmesinde de yardımcı olmuştur. Atatürk’ün, öğrencisini tanıyan, rehberlik yapan, yönlendiren, Mehmet Asım Efendi gibi bir öğretmen ile karşılaşması onun için çok önemli bir etken olmuştur.
Mehmet Tevfik Bey
Askeri İdadideki tarih öğretmeni Mehmet Tevfik Bey Musta Kemal’de tarih alanında yeni fikirler oluşmasında etkili olmuştur. Atatürk'ün, "Kendisine minnet borcum var, bana yeni bir ufuk açtı"[10] dediği Mehmet Tevfik Bey, derslerinde Fransız devrimi ile diğer devrimlerden ve düşün hareketlerinden sözettiği gibi genç öğrencisinde tarihe karşı sevgi ve ilgi de uyandırmıştır. Onu vatanın korunmasında, Türklük bilincinin pekişmesinde, yurt sevgisinde, özgürlüğün önemi konusunda bilinçli bir hale getirmiştir. Atatürk ondan aldığı bilgilerle yaşamı boyunca tarihe ilgi duymuş, geniş bir tarih kültürüne sahip olmuştur. Bu tarih kültürü Atatürk’ e sıkıntılı durumların değerlendirilmesinde, geçmişten dersler almasında ve geleceğe bakışta milletin özelliklerine göre hareket etmesinde önemli katkılarda bulunmuştur. Atatürk edindiği bu tarih bilinci ile hem Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki, hem de halk toplantılarındaki söylevlerinde tarihi olaylardan bilgiler vererek anlatımlarını güçlendirmiş, tarihe olan ilgisini her zaman hissettirmiştir.
ETKİLENDİĞİ YAZARLAR
Atatürk daha öğrencilik yıllarında Namık Kemal ve Tevfik Fikret’ten etkilenmiştir. Bu iki yazarın da vatan ve hürriyet fikirlerinden etkilenmiştir. Onun Harp Okulu ve Harp Akademisinden sınıf arkadaşları olan Ali Fuat Cebesoy ile Asım Gündüz, öğrenciliklerinde Namık Kemal'in eserlerini nasıl gizlice okuduklarını ve Mustafa Kemal 'in Namık Kemal'i “Türk ulusunun yüzyıllardan beri beklediği sesi’’[11] olarak değerlendirmekte olduğunu anlatmaktadırlar. Ancak Atatürk Namık Kemal’in romantizmini asla benimsememiş ve tam bir gerçekçi olarak ondan bu konuda ayrı bir yol tutmuştur.
Öte yandan, Mustafa Kemal'in Aşiyan'ı arkadaşları ile ziyaretinde deftere yazdıkları  “Tavaf-ı tahatturunda bulunmakla mübahi perestişkaran-ı Fikret’’[12] sözleri, onun Tevfik Fikret 'i ne denli sevdiğini açıkça yansıtmaktadır.
Mustafa Kemal’in “Türkçü” şairi Mehmet Emin Yurdakul’un şiirleri ile tanışmasında Ömer Naci’nin etkili olduğu bilinmektedir. Atatürk’ün fikirlerinin şekillenmesinde Mehmet Emin Yurdakul’un özellikle “Türkçülük’’ ile ilgili fikirleri önemli bir etkiye sahiptir. 
Atatürk’ün etkisinde kaldığı diğer bir yazar ise Ziya Gökalp tir. Cumhuriyet öncesinde Türkiye'­deki düşün akımları içerisinde Ziya Gökalp'in özel ve önemli bir yeri olduğu kuşkusuzdur. Atatürk'ün düşünceleri ve uygulamaları arasında genelde bir benzeyiş ve uyum vardır. Fakat bazı araştırmacılar gibi Ziya Gökalp’i Atatürk’ün düşüncelerinin biricik "ideolog"u, "mimar"ı kabul etmeğe de olanak yoktur.
Öte yandan Ziya Gökalp, Emile Durkheim'in Türkiye'deki temsilcisi ve sözcüsü olmakla birlikte Atatürk, bu ünlü Fransız düşünürünü yalnızca Gökalp aracılığıyla öğrenmekle yetinmemiş, doğrudan doğruya E. Durkheim'in kitaplarına da eğilmiştir. Gerçekten de onun toplumsal iş bölümü ve ahlak konularını içeren 2 ana yapıtı daha Cumhuriyet'in ilk yıllarında Türkçeye çevrilerek Milli Eğitim Bakanlığınca yayımlandığı gibi Atatürk, E. Durkheim'in kimi yapıtlarının Fransızca asıllarını okumayı ihmal etmemiştir.
Mustafa Kemal’in daha okul çağlarında bilip okuduğu diğer bir yazar ise J.J Rousseau dur. Atatürk'ün, Fransa devriminin düşünsel hazırlayıcıları arasında üzerinde en çok durduğu, eserlerini okuduğu ve kendi düşünce ağının oluşmasında en çok yararlandığı düşünürlerin başında J. J. Rousseau gelmektedir. O, bu Fransız düşünürünün şahsiyet olarak özgürlükçü, toplumsal siyasal rejim olarak da cumhuriyetçi olmasından oldukça etkilenmiştir. Mustafa Kemal’in özgürlüğe verdiği önemi de  “Hürriyet ve bağımsızlık benim karakterimdir.’’[13] sözünden anlayabilmekteyiz.
 Atatürk’ün Rousseau’nun “Contrat Social” (Toplum Sözleşmesi) adlı eserinin 1913’te yapılmış olan Türkçe çevirisini de çok dikkatli bir şekilde okuyup çeşitli notlar aldığı ve bu kitabı işaretleyerek okuduğu bilinmektedir. Mustafa Kemal J.J Rousseau hakkında “…Jean Jacques Rousseau’yu baştan sona kadar okuyunuz. Ben bunu okuduğum vakit, gerçek olduğuna inandığım, bu kitap sahibinde iki esas gördüm. Birincisi bu ıstırap, diğeri bir cinnettir. Merak ettim. Özel hallerini araştırdım. Anladım ki, hakikaten bu adam mecnun idi. Ve cinnet halinde bu eserini yazmıştır. Bundan dolayı, çok ve çok dayandığımız bu teori, böyle bir dimağın ürünüdür.’’ demiştir.[14]
Bununla birlikte Atatürk Montesquıeu’nun “Yasaların Ruhu” adlı ünlü yapıtını da incelemiştir. Bu kitapta Mustafa Kemal özellikle cumhuriyet ile ilgili bölümler üzerinde durmuştur. Montesquieu'nün bu kitabının daha Cumhuriyetin ilk yılında Türkçeye çevriltilerek Milli Eğitim Bakanlığınca bastırılması, bu Fransız düşünürüne verilen önemi göstermektedir.
Atatürk, Gobıneau’nun “ İnsan Irklarının Eşitsizliği Üzerine Deneme” başlıklı kitabını da incelemiştir fakat Atatürk Gobıneau’nun görüşlerine katılmamıştır. Atatürk “ millet” tanımında Ernest Renan’ın ve Euqene Pıttard’ın görüşlerine katılmaktadır. Bunda adı geçen düşünürlerin “ ırkçı” olmayışları ve “millet” tanımını, antropolojik bir kavram olarak değil, dil ve kültüre, ülkü birliğine bağlı bir kavram olarak görmeleri yatmaktadır. Bu düşünce biçimi de Atatürk’ün Milliyetçilik anlayışını tanımlamaktadır. Atatürk’ün “ Ne Mutlu Türk’üm diyene” sözü de ırk anlamında değil bu düşünceden kaynaklanmaktadır.
RASYONALİZM VE POZİTİVİZM’İN ETKİLERİ
Atatürk’ün düşüncelerinde ve gerçekleştirdiği “Türk Devrimi” nin temellerinde büyük ölçüde Rasyonalizm (Akılcılık) ve Pozitivizm (Olguculuk)’in izleri görülmektedir. Aklı ve bilimi kendine rehber edinen ve hurafelere karşı çıkan Atatürk’ün bu iki özelliğinin en önde gelen nitelikleri olduğunu söyleyebiliriz.
Rasyonalizm’in önemli temsilcilerinden Descartes’in Discours sur la Methode (Metot Üzerine Konuşmalar) kitabı Atatürk’ün isteğiyle Türkçeye çevrilerek Milli Eğitim Bakanlığı tarafından basılmıştır. Rasyonalizm’in diğer önemli temsilcisi olan Immanuel Kant’ın eserlerinden “Kant ve Felsefesi” adlı inceleme de yine o dönemde yayınlanmıştır.
Mustafa Kemal'in gençlik yılları, pozitivizmin Türkiye'de etkili olduğu bir döneme rastlamıştı. Onun, pozitivizmin öncüsü olan Auguste Comte da incelemesi, bilim dışı, fizik ötesi kavramlardan uzaklaşmasında etkili olmuştur. Böylece Atatürk, rasyonalizm ve pozitivizm gibi kaynakların temel alındığı felsefi akımları ulusal öze dayandırarak bir senteze gidebilmiştir. Bu sentez ise, yeni Türk devletinin temellerinin atılmasında etkili olmuştur.
SONUÇ
Ulusal kimliğin oluşturulmasında ve millet şuurunun pekiştirilmesinde “Tarih Bilimi” önemli bir yere sahiptir. Tarih bilincine sahip olunmadan bugünü anlamak ve geleceğe yönelik öngörülerde bulunmak bireyi de toplumu da yanıltır. İşte bu nedenle; geçmişi anlamaya ve yorumlamaya gereksinim duyulur. Atatürk’te geçmişimizde var olan ve anlaşılması gereken önemli bir liderdir. O devlet, siyaset, asker ve de en önemlisi düşün adamlarından birisidir. Bu özelliklerinin oluşmasında onun yetiştiği ortam önemli bir yer tutmaktadır. Bahsedilen bu ortam Osmanlı imparatorluğunun yıkılış süreceine denk gelen bir zaman dilimidir. Bu bakımdan Mustafa Kemal Atatürk, Osmanlı sonrasında nelerin olması ya da nelerin yapılması gerektiği konusunda dönemin en önde gelen düşün adamlarının kitaplarını okuyarak, çeşitli etkinliklere katılarak, devrimleri ve fikir akımlarını takip ederek dünyada olup biten her şeyden haberdar olarak hareket etmiştir. Mustafa Kemal Atatürk'ün düşün dünyasının oluşumunda etkili olan görüşlerinden kendisi ve düşüncesine yakın olan tarafları almış, görüp tanık olduğu her şeyin etkisinde kalmamış, fikir dünyasına almamıştır. Bu açıdan bakıldığında Mustafa Kemal Atatürk'ün yeni bir Türkiye Cumhuriyeti ve modern bir Türk toplumu oluşturma çabası tesadüfi gelişmeler sonucu değil, daha öğrencilik yıllarından itibaren başlayan düşünce dünyasının şekillenmesinde modern dünyayı meydana getiren düşüncenin etkisi büyüktür.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş süreçlerini anlamak için Mustafa Kemal Atatürk’ün düşün dünyasına bakmak ve nasıl şekillendiğinin anlaşılması gerekmektedir. Düşün dünyasının nasıl şekillendiğini algılamak için dönemin dünyasını, düşün hayatını ve okuduğu eserleri, yazarları çok iyi değerlendirmek gereği kendini göstermektedir.
Kaynakça

Kocatürk, Utkan, Atatürk’ün Fikir Ve Düşünceleri, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2007

Pekel, İhsan, Atatürk’ü Anlamak ve Anmak-2, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2005
Sönmez, Cemil, Atatürk’ün Annesi Zübeyde Hanım, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2007
Turan, Şerafettin, Atatürk’ün Düşünce Yapısını Etkileyen Olaylar, Düşünürler, Kitaplar, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1982
Bayur, Yusuf Hikmet, Atatürk’ün Hayatı Ve Eseri, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 1990
Evsile, Mehmet, Atatürk’ün Söylev Ve Demeçleri’nin Konular İndeksi, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 1999
Taş, Sait, “Atatürk’ün Düşünce Yapısına Etki Eden Unsurlar“, Dergipark, Cilt 2, Sayı 2, Haziran, 2010
www.ataturkinkilaplari.com
sosyalbilge.com
www.sessiztarih.net
dahibeyin.blogspot.com



[1] Sönmez, Cemil, Atatürk’ün Annesi Zübeyde Hanım, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2007, s.31
[2] Evsile, Mehmet, Atatürk’ün Söylev Ve Demeçleri’nin Konular İndeksi, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 1999, s.90
[3] Sönmez, Cemil, Atatürk’ün Annesi Zübeyde Hanım, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2007, s.48
[4] Evsile, Mehmet, Atatürk’ün Söylev Ve Demeçleri’nin Konular İndeksi, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 1999, s.50
[5] Bayur, Yusuf Hikmet, Atatürk Hayatı Ve Eseri, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 1990, s.12
[6] Turan, Şerafettin, Atatürk’ün Düşünce Yapısını Etkileyen Olaylar, Düşünürler, Kitaplar, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1982, s.10
[7] Turan, Şerafettin, Atatürk’ün Düşünce Yapısını Etkileyen Olaylar, Düşünürler, Kitaplar, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1982, s.10-11
[8] Turan, Şerafettin, Atatürk’ün Düşünce Yapısını Etkileyen Olaylar, Düşünürler, Kitaplar, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1982, s.5
[9]  Taş, Sait, “Atatürk’ün Düşünce Yapısına Etki Eden Unsurlar“, Dergipark, Cilt 2, Sayı 2, Haziran, 2010, s.75
[10] Turan, Şerafettin, Atatürk’ün Düşünce Yapısını Etkileyen Olaylar, Düşünürler, Kitaplar, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1982, s.6
[11] Turan, Şerafettin, Atatürk’ün Düşünce Yapısını Etkileyen Olaylar, Düşünürler, Kitaplar, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1982, s.7
[12] Turan, Şerafettin, Atatürk’ün Düşünce Yapısını Etkileyen Olaylar, Düşünürler, Kitaplar, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1982, s.8 / bu sözler "Anma ziyaretinde bulunmakla kıvanç duyan Fikret dostları" anlamına gelmektedir.
[13] Pekel, İhsan, Atatürk’ü Anlamak ve Anmak-2, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2005, s.2
[14] Evsile, Mehmet, Atatürk’ün Söylev Ve Demeçleri’nin Konular İndeksi, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 1999, s.58-59

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder