OSMANLI
DEVLETİ’NDE FETİH VE İSKAN SİYASETİ
Perihan Emeksiz
Şehit Adil Büyükcengiz AİHL 11-A
No:77 Yıl:2018
GİRİŞ
Osmanlı, 600 yıl hüküm sürmüş büyük bir
imparatorluktur. Farklı dinleri, dilleri ve ırkları asırlarca bir arada tutmayı
başarmıştır. Bu imparatorluğun uzun yıllar ayakta kalabilmesi için bazı politikalar
uygulanması zorunlu hale gelmişti. İskan ve fetih politikaları, Osmanlı’nın
uyguladığı politikalardandır.
İskan, yurtlandırma
manasına gelir. Osmanlı, fethettiği topraklara Türkleri yerleştiriyordu.
Osmanlı Devleti, kurulduğu dönemden gerileme
dönemine kadar fetihlere devam etmiştir. Fetihlerin başarılı olması istimalet
(hoşgörü) politikası ile mümkün olmuştur.
Bu çalışmada iskan politikasının amaçları ve
sonuçları, Rumeli’de uygulanan fetih ve iskan siyaseti, istimalet politikası, Osman
Bey’in fetih politikası incelenecektir.
İSKAN POLİTİKASI
Osmanlı Devleti, toprakları genişlemeye
başlayınca iskan siyasetini uygulamaya başlamıştır. Bu politikanın amacı,
fethedilen bölgelerde kalıcı olmayı sağlamaktır.
Osmanlı’daki iskânlar Batı Anadolu’dan başlamış,
daha sonra Balkanlar, Ortadoğu, Kuzey Afrika, Kafkaslar ve Arap Yarımadası
olmak üzere devam etmiştir. Kuruluş ve yükselme dönemlerinde daha çok aşiret
iskânları, gerileme ve duraklama dönemlerinde ise dışarıdan gelen göçmenlerin
iskânları ön plandadır. Dolayısıyla XVIII. yüzyıla kadar köy ve kasabaların
–özellikle ekonomik açıdan gelişmesi için uğraşılmıştır. Tanzimat’ın ilanıyla
birlikte, konar-göçerlerin iskânına başlanılmıştır.
ÖZELLİKLERİ
Osmanlı Devleti, Rumeli’de yerli halkla iyi
geçinme politikasını uygulayarak halkın kendisine alışmasını sağlamıştır.
Süleyman Paşa Gelibolu’ya geçer geçmez Rumeli’de iskan hareketlerini
başlatmıştır.
İskan politikası uygulanırken öncelikle
göçebeler tercih edilirdi, yerleşik hayata geçmeleri sağlanırdı.
Bir yerden göçmen alınırken, o yerin mevcut
canlılığının, üretim ve düzeninin bozulmamasına dikkat edilirdi.
İskan yapılırken coğrafi benzerliğe de dikkat
edilirdi. Örneğin; iskana tabi olan aile Anadolu'da ne yetiştiriyorsa
Balkanlarda da yine aynı ürünleri yetiştirebileceği bir bölgeye
yerleştirilirdi. Böylece alışkanlıkları değişmemiş olurdu.
Göçmen aileleri seçilirken özellikle
anlaşmazlık içinde olan ailelerden biri tercih edilirdi. Böylece o bölgenin
huzuru sağlanmış olurdu.
Güvenlik ve huzur ortamın korunması için,
ayaklanma çıkarma olasılığı yüksek olan aileler ya da insanların iskanlarına
öncelik verilirdi.
Yeni iskan edilen kimselerin ihtiyaçları
karşılanırdı, onlardan bir süre vergi alınmazdı.
Geçerli bir neden olmadan yeni yerleşim
yerini terk etmek ve eski yerleşim yerine dönmek yasaklanmıştı. Aksi takdirde
ülkede bir yerleşim ve göç anarşisi olurdu.[1]
AMAÇLARI
Fethedilen yerdeki halkın Türk-İslamlaşmasını
sağlamak, fetihlerin kalıcı olmasını sağlamak, fethedilen yerlerin güvenliğini
sağlamak, tımar sistemini uygulayarak tarımsal üretimi artırmak, düzenli asker
ihtiyacını karşılamak, vergi kontrolünü elinde tutmak, iç karışıklık çıkma
ihtimalini azaltmak, göçebe Türkmenleri yerleşik hayata geçirerek, yerleşik
halka zarar vermelerini önlemek.
OSMANLI DEVLETİ’NİN RUMELİ’DE UYGULADIĞI FETİH VE İSKAN
SİYASETİ
‘’Osmanlılar’ın
Ortodoks kilisesine karşı güttükleri politika, imparatorluğun Balkanlı
karakterini kuvvetle belirtir. İlkin Osmanlılar, İslamın gayr-i müslümanlar
için tanıdığı zımmi hukukunu en geniş anlamı ile uyguluyorlar, yani onları
cizye ödenmesi dışında Müslüman tebaadan ayrı tutmuyor; canlarını, mallarını
korumayı Tanrı’nın bir emri ve devletin başlıca ödevi biliyorlardı. Osmanlı
hoşgörülülüğü, devletin Müslim ve gayr-i Müslim bütün tebaayı korumayı ödev
bilmesi, Osmanlı egemenliğinin hızla yayılmasını sağlayan faktörlerin başında
gelir. Bu siyaset, Kur’an’da te’lifu’l
kulub ve Osmanlı kaynaklarında istimalet adıyla ifade edilmiştir.’’[2]
Osmanlı Devleti, Rumeli’ye geçtiği andan
itibaren istimalet politikasını uygulamaya koymuştur. Özellikle Balkanlar’ın
fethinde ‘’Toprak ve reaya sultanındır.’’ prensibi ile yerli feodallere karşı
toprağı ve köylü emeğini, devletin garantisi altına almışlardır. Balkan
tarihçilerinden N. İorga; anarşiden bıkmış olan köylülerin Osmanlı’nın
merkeziyetçi yapısını uygun bulduklarını ve benimsediklerini kaydetmiştir.[3]
Osmanlıların
Balkanlar’da görünmesi ile birlikte Ortodoks halkı, mezhep değiştirmeleri için
yapılan baskıdan kurtulmuştur. Devlet, hem halkı hem de Ortodoks kilisesini
korumuştur. Kilisenin ayrıcalıklarını, Hristiyan devletler döneminde nasılda o
biçimde bırakmış, Hristiyan dinini yok etmeye çalışmamıştır. Hatta Yıldırım
Bayezid, Balkan halklarından sağladığı askerlere Anadolu Beyliklerine, Ankara
savaşında Timur’a karşı ordusunun içinde yer vermiştir.[4]
Paul Wittek, Osmanlı Devleti’nin bir Uç Gazi Devleti özelliğinin ön plana çıkarılması
gerektiğini vurgulamıştır. Ayrıca Uç kültürünün önemli olduğunu, Osmanlı’nın bu
özelliğini kullanarak fethedilen yerlerde halka hoşgörülü davranıp onları
kazanmayı başardığını belirtmektedir. Bu yaklaşımi Anadolu ve Rumeli’de
kültürün sürekliliğini sağlamıştır. P. Wittek özellikle Rumeli’de bu yaklaşımın
çok yararlı olduğunu, bazı şehirlerin hemen teslim olduğunu yazmıştır.[5]
Osmanlı’nın Balkanlar’da yayılmasında etkili
olan başka faktörler de bulunmaktadır. Devlet, köylünün yanı sıra eski Rum,
Sırp, Bulgar ve Arnavut feodal beylerini devlet hizmetine alarak kazanma yönüne
gitmiş, onlara karşılıklı güvene dayanan görevler vermiştir.
Anadolu’da olduğu gibi Balkanlar’da da
Türkleşme ve İslamlaşma birbirine paralel yürümüştür. Ancak Anadolu’nun iskanı
ve Rumeli’nin iskanı arasında bir fark olduğu görülmektedir. Anadolu’ya
gelenler, Moğol baskısı sonucunda göç eden Türkmenlerdir. Güvenli bir ortam
bulabilmek için batıya gitmişler ve Anadolu’nun her tarafına yerleşmişlerdir.
Buna rağmen 15 ve 16. Yüzyıllarda Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Türk nüfusun,
Batı Anadolu’dan çok daha az olduğu bilinmektedir.
Osmanlı Devleti, Rumeli’nin iskanı konusunda
çok dikkatli ve hassas davranmıştır. Devlet, Anadolu’da hayvanlarını
otlatabilmek için mevsimlere göre yer değiştiren konar-göçerlere iskan
konusunda öncelik vermiştir. Bunun sonucunda konar-göçerlerin toprağa
bağlanması, askeri sınıfa dahil olmaları, Rumeli’de nüfusun ve tımarlı sipahi
sayısının arttırılması aynı anda sağlanmış oluyordu.
İSTİMALET POLİTİKASI
Sözlük anlamı meylettirme, cezbetme, gönül
alma olan istimâlet, Osmanlı’da halkı ve özellikle gayrimüslimleri gözetme,
onlara karşı hoşgörülü davranma, raiyyetperverlik manasında kullanılmıştır.
Fethedilen bölgenin halkına iyi davranma, onları himaye etme, dış düşmanlara
karşı can ve mal güvenliğini sağlama, din konusunda serbest bırakma, vergi
konusunda kolaylık sağlama istimalet politikasının başlıca unsurlarıdır.[6]
Osmanlı egemenliğinin Balkanlar’da hızla
yayılmasında ve büyük bir imparatorluk haline gelmesinde istimalet
politikasının önemli bir yeri vardır. Osmanlı, fethedilen bölgelerde yayılırken
istimalet politikasını bilinçli bir şekilde takip etmiştir.. Bu politika ile
Osmanlı’nın ilk fetih sürecinde, bazı kalelerin fethinde yerli halk ile
işbirliği içerisine girdiği dahi bilinmektedir.
OSMAN BEY’İN FETİH POLİTİKASI
Osman Bey, fetih yaparken iyi niyet ile
hareket etmiş, çevresinin fazla tepkisini almamaya çalışmıştır. Özellikle
Karacahisar’ın mağdur olmamasına dikkat etmiştir. Komşularıyla ilişkisini
yıpratmamaya özen göstermiştir ve ilişkilerini iyi tutmuştur.
Osman Gazi, fetih sırasında Eskişehir’de
pazar kurdurmuştur. Bizanslılar da bu pazara gelip ihtiyaçlarını görürlerdi. Ayrıca
Bizanslılar, Bilecik’teki pazarlara yük getirip satmışlardır. Böylece Osman Bey
fetih yapacağı yerlerdeki halklarla ilişkilerini güçlendirmeye çalışmıştır.
Osman Bey’in izlediği bu yöntem, iskan politikasını da içeriyordu. Yani
fethettiği yerlere kendi halkından insanları yerleştirerek bu bölgeleri
Türkleştiriyordu.
SONUÇ
Osmanlı Devleti; din, dil, ırk gözetmeksizin
birlik ve beraberliğe önem veren, halkın huzur ve güvenliğini her zaman ön
planda tutan, farklı dinlere mensup olan halkın kendi dini vecibelerini özgürce
yerine getirmelerine olanak sağlayan hatta onları baskıcı ortamdan kurtaran bir
devlet idi. İslam dinine uygun, hak ve özgürlüklere ehemmiyet veren, huzur ve
refahı gözeten bir devlet yönetimi ile toprak bütünlüğünü korumuş ve
topraklarını genişletmiştir.
Asırlar boyunca fethettiği topraklarda
hoşgörü ve adalet ile davranarak halkın güvenini kazanan Osmanlı Devleti;
iskan, fetih ve istimalet politikaları ile bunu sağlamıştır. İzlediği bu
yöntemler sayesinde uzun yüzyıllar ayakta kalmayı başarmıştır.
KAYNAKÇA
‘’İskan
Faaliyetlerinin Özellikleri ve Amaçları’’ , 2008, (Çevrimiçi) , http://osmanli1299.blogcu.com/iskan-faaliyetlerinin-ozellikleri-ve-amaclari/4564071
, 17.12.2018.
‘’İskan
Politikası Nedir?’’ , 12.11.2018 , (Çevrimiçi) ,
www.egitimdili.com/iskan-politikasi , 16.12.2018.
‘’İskan Politikasının Amaçları’’ , 08.12.2016
, (Çevrimiçi) ,
www.sosyalbilgilersinifi.com/2016/12/iskan-politikasnn-amaclar-nelerdir.html ,
17.12.2018.
‘’İskân’’, 26.09.2006, (Çevrimiçi),
http://www.tdk.gov.tr , 16.12.2018.
‘’Osman
Bey’in Fetih Politikası’’ , 06.10.2018 , (Çevrimiçi) , www.derszamani.net/osman-beyin-fetih-politikasi
, 16.12.2018.
‘’Türkler’’,
Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, C. 9, 2002.
DELİLBAŞI,
Melek, “Balkanlarda Osmanlı Fetihlerine Karşı Ortodoks Halkın Tutumu”, 13. Türk
Tarih Kongresi, C. 3, 1. Kısım, Ankara 2002, s. 31-38.
HALLAÇOĞLU,
Yusuf, ‘’18. Yüzyılda Osmanlı
İmparatorluğu’nun İskan Siyaseti ve Aşiretlerin Yerleştirilmesi’’, Ankara,
1991, s. 14.
İLGÜREL,
Mücteba, “Osmanlı Siyasetinde İstimalet Siyaseti”, 12. Türk Tarih Kongresi, C. 3, Ankara 1999,
s. 941.
İNALCIK, Halil, ‘’Stefan Duşan’dan Osmanlı
İmparatorluğu’na’’, Fatih Devri Üzerine Tetkikler ve Vesikalar, Ankara 1954,
s.137-184.
İNALCIK,
Halil, ‘’Türkler ve Balkanlar’’, s.16.
KALAYCI,
Arş. Gör. İsa, KIZILKAYA, Yrd. Doç. Dr. Oktay, ‘’ OSMANLI DEVLETİ’NİN İSKÂN SİYASETİ
VE YERLEŞİM BİRİMLERİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME’’ , Mustafa Kemal Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi , C 9, Sayı 18, 2012, s. 362.
KARAÇAM, Ali: Osmanlı’yı Cihan Devleti Yapan
150 Sır, İstanbul, Nesil Yayınları, 2010, s. 63.
TUĞLUCA,
Murat, ‘’Osmanlı Hukukunun Yeniden
Üretiminde Balkan Fetihleri ve İstimalet Politikası’’ , Studies of the Ottoman
Domain, C. 4, Şubat 2014, Sayı: 6.
YINANÇ, Refet,
ELİBÜYÜK, Mesut, ‘’Kanuni Devri
Malatya Tahrir Defteri 1560, Ankara,
1983.
[3] İnalcık, Halil, ‘’Stefan
Duşan’dan Osmanlı İmparatorluğu’na’’, Fatih
Devri Üzerine Tetkikler ve Vesikalar, Ankara 1954, s. 137-184.
[4] Uzunçarşılı, İsmail
Hakkı, ‘’Osmanlı Tarihi’’ , C. 1. , s. 570. Neşri ve Aşık Paşazade’den naklen
Ankara savaşında Timur’un yanında bulunan Sırp askerlerinin kahramanca
savaştığını, bunun Timur tarafından da takdir edildiğini belirtmiştir.
[6] İLGÜREL, Mücteba, “Osmanlı Siyasetinde İstimalet Siyaseti”, 12. Türk Tarih Kongresi, C. 3, Ankara 1999,
s. 941.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder