19 Ekim 2019 Cumartesi

Deliye Her Gün Öğretmene Bir gün

İnsanı insan yapan değerleri vermeye çalışırken delirmemek elde değil bazen. Ama galiba delirmek en iyisi. Nede olsa deliye her gün, öğretmene bir gün bayram. 


Öğretmen insanları eğitmek, öğretmek, meslek edindirmek amacıyla faaliyet gösteren, anne ve babadan sonra çocuk üzerinde en çok emeği bulunan varlık. Beşikten mezara kadar ilim öğrenin düsturunun bir tezahürü olarak, insanın dünyaya gözlerini açtığı ilk anda başlar öğrenme faaliyeti. Önce ciğerlerine giden ilk havanın verdiği acı ile ağlayarak öğrenirsin oksijenin yakıcı bir gaz olduğunu. Sesler duymaya başlarsın etraftan sana doğru uçuşan. Gözlerini ilk açtığında etrafı öğrenmeye başlarsın. Ellerine birazcık fer geldiğinde dokunarak öğrenmeye çalışırsın.  Ses temelli cümle yöntemi ile konuşmayı öğrenirsin. Çok gezen bilir sözünü ispatlamaya çalışırcasına ilk adımlarını atarsın yeryüzünde. Ve öyle bir an gelir ki okula başlarsın. Ve aslında hiçbir şeyi bilmediğini ve her şeyi yeni öğreneceğini anlarsın. Sana her şeyi öğretecek insanı,  beşikten mezara kadar süren öğrenme faaliyetinde sana yol gösteren kılavuzunu, öğretmenini tanırsın. Sen öğretmenine ne kadar değer verirsen o kadar değer görürsün.  Ana baba hakkından sonra öğretmenin hakkının geldiğini bilirsen ona zaten değer verirsin. Her gün olmasa bile en azından sen de bir gün verirsin.

Her yıl 24 Kasım Öğretmenler Günü çeşitli etkinlikler ile kutlanır. Öğretmen bir gün dahi olsa değerli olduğuna kendini inandırmaya çalışır. En azından bir gün bile olsa öğretmenin ve öğretmenlik mesleğinin öneminden, onurundan bahsedilir. Ama geriye kalan 364 güne baktığımızda öğretmenler hep çok konuşan ama az çalışan bir grup olarak yerilir.

 24 Kasım Öğretmenler Gününün 30. Yılını kutlarken öğretmenleri delilik sınırına getiren sorunların birçoğu hala çözümlenebilmiş değil. Bu sorunların çözümünde gösterilen kaplunbai tavır ömür törpüsüne göre ters bir ivme gösterdiğinden, her halde ben çözümü göremem torunlarım görür diyesim geliyor içimden. Özlük hakları, mali kazanç noktasındaki yetersizlikler bir yana, öğretmenlik mesleğine ve onuruna dokunan yakıştırmalar, sözler, bakışlar, tavırlar zaten insan ile uğraşmanın getirdiği sorumluluk altında ezilen öğretmene dokunuyor dokunmasına da aman sen de dokunma bin ah işitmek istemiyorsan. Bir elimiz yağda, bir elimiz balda olsun demek istemiyorum. Ama bırakın zihnimiz, kalbimiz, elimiz ve dilimiz işimizde olsun. Eğitim öğretim faaliyetlerinde asıl unsur olan öğretmenin zihnini, kalbini, elini ve dilini bu faaliyetlerin dışındaki diğer sorunlar ile meşgul etmeyin. Öğretmenlik mesleği ile ilgili oluşan yanlış algılarla öğretmeni üzmeyin.

 Hadi halk içinde öğretmenlik mesleğine karşı var olan yanlış algıyı bir nebze olsun anlayabiliyoruz da, devlet büyüklerimizin de bu algı içinde olmasını bir türlü anlayamıyoruz. Öğrenci merkezli eğitim deyip dururken öğretmeni eğitim ve öğretimin merkezinden uzaklaştırdığımızın fakında mıyız bilmem. Önce şuna karar vermek gerekiyor sanırım. Öğretmen mi değerli, öğrenci mi? Bu sorunun cevabı ne olmalı sizce? Et ile tırnak gibidirler derim ben.Tırnağa hayat veren ettir öğretmen. Et tırnaksız olur ama tırnak etsiz olmaz. Lakin maalesef bazen roller değişir. Değişmek zorunda bırakılır. Kimi zaman et tırnağa muhtaç kılınır. Aslında öğrencileri başınızın üzerinde tutarken öğretmenleri ayaklarınızın altına aldığınızın farkında mısınız bilmem?

İnsanı insan yapan değerleri vermeye çalışırken delirmemek elde değil bazen.  Ama galiba delirmek en iyisi. Nede olsa deliye her gün, öğretmene bir gün bayram.

                                                                                                                                                 İbrahim Kaya

                                                                                                                                                    23 Kasım 2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder