26 Nisan 2019 Cuma

Sarıktan Fese Festen Şapkaya

Şule Tan, ŞABKAL, Tarih Ve Düşünce Dergisi, S.44

                                      SARIKTAN FESE FESTEN ŞAPKAYA
Şule TAN
Şehit Adil Büyükcengiz AİHL
                                                           11-A No:75  Yıl:2018    


Giriş         
Kılık kıyafet toplumun bulunduğu coğrafyayı, dini inanışlarını, kültürel değerlerini ve toplumun içindeki bireyin sosyal statüsünü, ekonomik durumunu, dünya görüşünü yansıtır. Aynı zamanda kılık kıyafet batılılaşma ve modernleşme de bir araç olarak görülür ki bu metinde kılık kıyafetin bir parçası olan başlığın devleti kalkındırmak amaçlı değiştirilmesini, halkın buna tepkisini ve uzun vadede etkilerini konu aldım. Baştakini kaldırmak ve kalkınmak arasındaki bağlantıyı görebilmek amacıyla yazdım. Tümevarım yöntemiyle tüm kılık kıyafet ıslahatları için aynı şeyi söyleyebilmeyi amaçladım.
 Bu çalışma iki aşamadan oluşuyor. Birinci aşamada 19. yüzyılın ikinci çeyreğinde II.Mahmut döneminde yapılan sarıktan fese geçiş ıslahatı ele alırken ikinci aşamada cumhuriyetin kuruluşu ile beraber 25 Kasım 1925 tarihinde çıkan şapka kanunu ele aldım.

1.Sarıktan Fese Geçiş
Türklerin İslamiyet’i kabulü ve Osmanlı devletinin kuruluşunun ardından kullanılmaya başlanan sarık zamanla dini ve kültürel bir simge haline gelmiştir.18.yüzyılda ise değişen dünya dengeleriyle beraber Osmanlı batının gerisinde kaldığını fark ederek askeri alanda ıslahatlara başlamıştır. Bundan sonraki iki yüzyıl boyunca da devam eden ıslahatların yapıldığı alanlar sadece askeriyeyle sınırlı kalmamış her alanda gerçekleşmiştir.
1826 yılında II. Mahmut tarafından kaldırılan yeniçeri ocağının ardından kurulan Asakir-i Mansure-i Muhammediye adlı batı tarzındaki ordunun kıyafet olarak da ceket ve pantolon giyilmesi başlık olarak da fes takılması kararlaştırılmıştır. Fes zorunluluğu sadece askerlere değil tüm halka getirilmiştir. Yalnız ulemaya sarık konusunda serbestlik tanınmıştır. Bu durum sarığın dinsel bir sembol olarak görüldüğü bir çevrede normal olarak yadırganmış ve toplum II. Mahmut’un kararlarını desteklemeyerek ona gavur padişah demiştir. O dönemde İstanbul’da yaşayan bir İngiliz gazeteci ise bu ıslahatları şu şekilde değerlendirmiştir[1]:
“Kıyafette ıslahı meydana getirebilmek için fazla enerji sarf edildi. Çünkü kıyafet halkı Avrupalılardan ayıran büyük bir mâniaydı. II. Mahmut Batı kıyafetini önce kendisi benimseyen ve isteyenlerin de sakallarını kesebileceklerini irade eden ve yeni kurduğu ordusunu tam bir Avrupa ordusu olarak görmek isteyen bir padişahtı. Başa kavuk yerine fesin geçirilmesi, şalvar, cepken setre, pantolon giyilmesini sağlamak istemişti. Yenileşme hareketlerinde çok ileri gittiği için muhafazakâr çevreler tarafından gavur padişah olarak anılmıştır”
Vakanüvis Lütfi Efendi de padişahın halkın tepkisini görmek için iki kişiyi setre pantolonla halkın içine soktuğunu ve halkın da buna sert bir tepki verdiğini yazmıştır[2].
Fes konusundaki çekişmeler toplumun aynası olan edebiyata da yansımış şairler fesi hoş gösteren şiirler yazmışlardır:
“Başına dönmekte cânânın o da hasrettedir
Kıpkızıl olmuş hicâb-ı ΄aşkdan üftâde fes

İltifât-ı şâh-ı asrın oldu çünki mazharı
 Gezse ΄izz ü nâz ile şimdi sezâ bâlâda fes[3]

“ Kisve giydi buldu asker şimdi şan
 Her biri oldu misali kahraman
 İtmede böyle cemi asâkiran
Padişahım devletinle çok yaşa

 Pek yaraştı eğri sarık eğri fes
 Resmine erbabı irfan didi pes
Bu sözü tekrar iderler her nefes
Padişahım devletinle bin yaşa[4]

Nitekim fese alışılması uzun sürmemiş hatta II. Abdülhamid döneminde topçu ve süvari askerlerinin fes yerine kalpak takması kararına itiraz edilmiştir. Halk fesi dini bir sembol olarak görmeye başlamıştır.

2.Festen Şapkaya Geçiş

Osmanlının son yılları birinci dünya savaşı ve sonrasındaki belirsizlik gibi sancılı dönemlerin ardından her alanda yapılan inkılaplar kılık kıyafeti de kapsamış ve bu da şapka kanununu beraberinde getirmiştir.25 Kasım 1925 tarihinde 671 sayılı şapka iktisası hakkındaki kanun kabul edilmiştir.

“Türkiye Büyük Millet Meclisi azaları ile idarei umumiye ve hususiye ve mahalliyeye ve bilûmum müessesata mensub memurin ve müstahdemin Türk milletinin iktisa etmiş olduğu şapkayı giymek mecburiyetindedir. Türkiye halkının da umumî serpuşu şapka olup buna münafi bir itiyadın devamını Hükümet meneder.[5] 

Şapka kanunu dış basında da yer bulmuştur. İngiliz Manchester Guardian gazetesinde, başlıkları değiştirmenin kafaları değiştirmekten kolay olduğu söylenerek, yeni Cumhuriyetçilerin kafasının eski Osmanlı kafasından farklı olup olmadığından emin olmadıkları ifade edilmektedir[6].
Önce sarığı ve sonra fesi kendine sembol edinen halk bu kanuna karşı isyanlara başlamıştır .Bu isyanların bir sebebi de yeni bir sembolün gelmesi değil kendisine tamamıyla zıt insanlarda gördüğü sembolü benimsemek zorunda oluşudur. O dönemde ona göre şapka takan insanın ya cephede kendisine karşı savaşan asker ya da ülkesine karşı kışkırtmalar yapan yabancı elçidir. Dini açıdan da fes Müslümanlığın şapka gayrimüslimliğin sembolüdür. Atatürk bu isyanlara karşı şunları söylemiştir:
 “Şapka giymenin caiz olmayacağını söyleyenler vardır. Onlara diyeyim ki, çok gafilsiniz ve çok cahilsiniz ve onlara sormak isterim: Yunan serpuşu olan fesi giymek caiz olur da şapkayı giymek neden olmaz?[7]
Kendine ait bir değeri istemeyenlerin yanında bu durumu fırsat bilerek ortalığı karıştırmak isteyen insanlar da olmuştur. Bu sebepten dolayı şapka takmayanların istiklal mahkemelerinde yargılanması, Diyanet İşleri Başkanlığından şapka takmanın hükmü ile alakalı vaazlar ve fetvalar verilmesi gibi tedbirler alınmıştır. Bu olayların sonundan Atatürk şöyle bahsetmiştir:
“Efendiler, milletimizin başında cehil, gaflet ve taassubun ve terakki ve temeddün düşmanlığının alâmeti fârikası gibi telakki olunan fesi atarak onun yerine bütün medeni âlemce serpuş olarak kullanılan şapkayı giymek ve bu suretle, Türk milletinin medeni hayat-ı içtimaîyeden, zihniyet itibariyle de hiçbir farkı olmadığını göstermek bir lâzıme idi... Fakat Nurettin Paşa’nın, millet Kürsüsü’nden galeyana getirmeye muvaffak olduğu taassup ve irticâ hisleri, nihayet birkaç yerde, yalnız birkaç mürtecinin, İstiklâl Mahkemelerinde hesap vermeleriyle söndü.[8]

Sonuç
Tarihte yaşanan bu deneyimler ışığında eğer gelişim isteniyorsa yapılması gereken toplumun kültürel değerleriyle ve gelenekleriyle özdeşleşebilecek dolayısıyla kalıcı olabilecek değişimler yapılmalıdır. Aynı zamanda kılık kıyafetin gelişmeye ne kadar katkısı olabileceği düşünülmesi gereken bir durumdur. Cahil olduğu düşünülen bir insan, aydın bir insanın kıyafetine bürünerek "aydın" haline gelmeyeceği gibi bunun aksi de söz konusu değildir. Başlığı değiştirmek ile zihniyet değişmez. Tarihin bu dönemlerinde toplumların değişimi amacıyla başvurulan bu politikaların, zaman içinde doğal olarak yaşanması gereken değişim ve dönüşüme ne kadar katkıda bulundukları muammadır. Ne var ki kıyafet her zaman tartışılacaktır ve insanların gözünde ülkeyi geliştirmesi umulan siyasal, bilimsel ve dini bir kimlik problemi olarak kalacaktır.



Kaynakça
Aysal, Necdet , “ TANZİMAT’TAN CUMHURİYET’E GİYİM VE KUŞAMDA ÇAĞDAŞLAŞMA HAREKETLERİ ”ÇTTAD , (2011/Bahar), s.s.3-32
Öztoprak, Nihat “ Divan Şiirinde Giyim Kuşam Üzerine Bir Deneme”  Divan Edebiyatı Araştırmaları Dergisi 4, İstanbul 2010

Süleyman Demirel Üniversitesi ,tezler, “ II. Mahmut kıyafet devrimi”
Doğaner, Yasemin,  ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYESİ’NDE SOSYO-KÜLTÜREL DEĞİŞİM
Köse, Hüseyin, KÜLTÜREL/SİYASAL BİR KİMLİKLEŞME ARACI OLARAK GİYİM-KUŞAM MODASI
Sakal .Fahri , ŞAPKA İNKILÂBININ SOSYAL VE EKONOMİK YÖNÜ DESTEKLER VE KÖSTEKLER



[1] Haluk Y. Şehsuvaroğlu, “II. Mahmut ve Kıyafet İnkılâbı”, Akşam, 14 Eylül 1952

[2]Falih Rıfkı Atay, Çankaya-Atatürk’ün Doğumundan Ölümüne Kadar-,   Kıral Matbaası, İstanbul, 1984, s.430.

[3]Öztoprak, Nihat “ Divan Şiirinde Giyim Kuşam Üzerine Bir Deneme”  Divan Edebiyatı Araştırmaları Dergisi 4, İstanbul 2010 s.39

[4] Süleyman Demirel Üniversitesi ,tezler, “ II. Mahmut kıyafet devrimi” s.53

[5] Şapka iktisası hakkında kanun (Resmî Ceride ile neşir ve ilânı : 22/XII/1341 - Sayı : 230)
[6] Yılmaz,Mustafa, (1993), British Opinion and the Turkish Republic, University of Manchester Department of Middle Eastern Studies Ph Thesis, p. 105.

[7] Şerafettin Turan, Atatürk’ün Düşünce Yapısını Etkileyen Olaylar, Düşünürler, Kitaplar, 3. B., Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1999, s.4; Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam-Mustafa Kemal (1922-1938), C. III, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1985, s.s.234-235.  

[8] Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk 1919-1927, Atatürk Araştırma Merkezi Yay., Ankara, 1999, s.895- 896

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder